TOPRAK

Toprak anadır, yardır, vatandır, candır. İnsanın bedeni de topraktan, o bedenin yaşayabilmesi (yemesi-içmesi) de topraktan.

Allah'ın Elinde özel işlenmiş toprak, insan bedenine dönüşmüş, yine Allah'ın nefesi/nefhası ile insan oluşmuştur. Son bir-iki yüzyıla kadar toprak hep baş tâcı olmuş, son iki yüzyılda ise gözden düşmüştür.
Toprağın mülkiyete dönüşmesi, parsel parsel bölünmesi ise çok daha eski. Şehirleşme, -ki sanayileşmenin bir sonucudur- toprağı tarımdan ranta dönüştürmüş; tarımla uğraşan nüfus şehirlere göçmüştür.
Şehir yaşamı insanın toprakla bağını koparmış, insanı asfalt ve betona yakın kılmıştır. Şehirde doğup-büyüyen çocuk, yediği ekmeğin neden ve nasıl olduğunu bilmez; ekmeği, sebzeyi ve meyveyi marketten alır, onların toprakla bağını/irtibatını kuramaz.
İnsan topraktan kopunca, büyük ölçüde hayattan da kopar, doğru yoldan sapar; doğal dünyadan, canlılar dünyasından uzaklaşır, şehirde insanların oluşturduğu yapay/yapma dünyayla tanışır; kalbi ve kafası (gönlü) katılaşır-taşlaşır.
Biz bu hâli, 60’lı 70’li yıllarda yaşamaya başladık; yeni gelen her nesle/kuşağa şehir yaşamını aşıladık. Artık insanlar toprakla/toprakta yaşayan insanları “köylü”! görüyor, onları ‘geri kalmış, kültürsüz’ diye niteliyor. Şehir, medeniyetin, asaletin ve rahatın; köy, mahrumiyetin, mağduriyetin ve eziyetin yeri olarak görülüyor; artık “köylü milletin efendisi.”! değil.
Sanayi devrimine kadar batıda toprak sahibi olmak, asil ve feodal beylere hastı; ticaretten para kazanan burjuvazi toprak sahibi olamazdı. Sadece kontlar, senyörler toprak sahibi olur, serfleri (köylüleri) sahip oldukları topraklarda çalıştırırlardı. Bizde de düne kadar toprak ağaları vardı, ağaların da marabaları... Sanayi ile şehirlere göç artınca, köydeki ağa, kont ya da senyör, şehirde patrona; serf, uşağa; maraba da işçiye dönüştü.
Aslında sosyolojik ve ekonomik açıdan değişen bişey olmadı; toprağın yerini para aldı; aristokrasinin yerini burjuvazi... Feodalizmde toprak merkezde idi, kapitalizmde para merkeze geldi. Sosyal/toplumsal açıdan merkez ve çevre değişmedi; siyaset sosyolojisi, insanları merkez ve çevreye göre sınıflarken, merkezde olanları güçlü, zengin (varsıl) sayar; çevrede (gettoda) olanları fakir (yoksul) sayar; iktidar değişimlerini de, çevreden merkeze, merkezden çevreye kayma olarak görür. Oysa her türlü gücü (yasama, yürütme, yargı ve medya gücünü) elinde bulunduranlar kolay kolay bu gücü kaybetmeye rıza göstermezler. Tarih buna şahittir. Burjuvazi bu gücü elde ederken, merkantilizmin hâkim olduğu dönemde devleti kullanmıştı; devleti ele geçirince de, devlet piyasaya karışmasın (liberalizm = laisser faire, ...) dedi, demeyi sürdürüyor.
Piyasada çook güçlü şirketler varken ve her şirket kendi kârına/kazancına odaklanmışken, piyasa âdil işler mi?!.
Güçlüler, rafine, tuzak, rafine bir tabir/kavram (yem) atıyorlar ortaya!, 'rekâbet' diyorlar, aslında görünmeyen, sinsi ve gizli bir savaştır yaşanan bu rekâbet, ve bu savaşı hep güçlü şirketler kazanır/kazanıyor; silâhları da paradır/finasmandır; ekonomi en güçlü silahtır. Bu güçlüler, topraktan kopan mahkum insanları karın tokluğuna çalıştırır; insanlar toprakta olsaydı, topraktan kopmasaydı iyi-kötü, az-çok eker-biçer, karnını doyururdu; şehre göçünce, karın tokluğuna (aç aç) çalışmak zorunda kaldı. Bu insanlar şehirde, patrondan çok para isterse, patron, piyasada çok işsiz var diyor, onu işsizlikle = açlıkla tehdit ediyor; ülkede işçiler örgütlense patron, ucuz işçiliğe râzı olan ülkeler kaçıyor...
Artık bir ürünün bi parçası bi ülkede başka bi parçası başka bir ülkede üretiliyor; teşeron şirketler ve işler arttı, sendikal hareketler geriledi, nerede ise yok oldu. Topraktan kopuş, büyük çoğunluk için mahrumiyet ve mahkumiyetken; çok küçük bir azınlık için büyük nimet!.
Aaahh keşke insan topraktan geldiğini ve toprağa döneceğini bilseydi de toprağı terk etmeseydi, ama etti. Cennette hırsı yüzünden yaptığı hata onu düşürdü; dünyada da benzer/aynı hatayı yaptı, yine düştü ama hâlâ “keşke” demiyor; ya inat ediyor ya bilmiyor... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET