KÂBE-5

Namaz bizi toplar. Namaz (salât) hakkında çok söz söylenmiştir. Son sözlerden biri de destek. Bu söz bana çok anlamlı gelmedi. Kime destek vereceğiz? Hâşâ Allah'a mı? Dinine mi? O onu korur, bizim desteğimize muhtaç değildir.

Namaz bize yarar ve bizim dağınıklığımızı toplar. Tek başına ve cemaatle kılınan namaz, bizim kişisel, toplumsal, siyasal, ekonomik vb. yönlerimizi derli toplu kılmak, tek merkezde tutmak, bizi dağıtmamak için en önemli sembolik ibadettir.
Tüm yönlerden Kâbe’ye dönen müminler, merkezi kaybetmemek için namaz kılarlar; secdede o merkez, insandaki kalptir. Kâbe kalptir. Dön, dolaş, gel ama Kâbe’yi kaybetme.
Hayat, bir tür nefes alıştır. Balon şişirip bırakma gibi. Balon renkli bir nokta olsun, o nokta şişirilince genişler. Patlatılmadığı sürece balonun merkezi değişmez.  Namaz, varlık balonunu patlatmamadır. Kıyam, tüm varlığı seyretme; secde o varlığı kendinde toplama, kendini toplamadır. Namazda okunanlar, hayatta karşılaşılabilecek olanlardır. Tüm bunları bir merkezde tutma, dağıtmama namazın hakkını verme olsa gerek! Allah-ü A’lem.
Kişi(ler) namaz kılarken kendi dağıtıklarını, bozduklarını toplar, tamir ederler. Allah'ın dinine- hâşâ Kendine- yardım etmezler. Dünyanın dört bir yanından bireysel ve topluca ıslah bilinci geliştirmek, namaz bilinci geliştirmekle eşdeğer olmalı. Bu da ancak tek merkezli – somutta Kâbe, soyutta insanın kendi (kalbi, içi), totalde Allah ismi etrafında mümkündür.
Ne içeride ne dışarıda Allah (gözle görünür varlık olarak) "yok"! Bu "yok" kelimesinin yanlış anlaşılmasından, inandığım Allah'a sığınır ve af dilerim, kastımı O biliyor. ..  İçeride ve dışarıda göremediğimiz Allah’a namazda nasıl ibadet ediyoruz? Hâşâ!, huzurumuzda olmayan, yanımızda bulunmayan bir ilâha ibadetimiz ibadet mi? Gör(e)mediğimizi hissedemiyor muyuz?! Hissedemediğimiz bir ilâh bizi ne kadar etkiler! Var!, diyoruz ama varlığını hissedemeden yaşıyoruz! (hissederek yaşamayı bırakalım --ki namaz bizi oraya götürmeli – hissederek namaz kılsak toparlanacağız); toparlanmak istiyorsak, biyerden başlamalıyız. İçeriden... ya da dışarıdan... Namaz, iki yola da açık sembolik bir imkân.  İçeriden hissetme içeriyi derleyip-toparlamak, temizlemekle; dışarıdan hissetme dışarıyı düzeltme ile... İkinci çok zor ama birinci üzerinde de etkili. Nispeten ilk bakışta birinci kolay gibi ama içerideki yapı da dışarıdan aşağı değil. Duygu, düşünce, sezgi, hafıza, zihin, akıl, irade ... Burada büyük oranda inisiyatif bizde. Çoğu zaman (her zaman) buraları düzeltecek gücü kendimizde bulamıyoruz, bu yapıları, biz değil, ne olduklarını bilmediğimiz başkaları! yönetiyor. Biz de onlara 'he' diyoruz.
Kendisi için! namaz kıldığımız ilâh, bizi toparlayıp düzene koymak, bizi kötülüklerden uzak kılmak, bize iç huzuru vermek için namazı emretmiş, o namazı kıldığımızda bunları elde edebiliyorsak o ilâh bizde isteğini gerçekleştirmiş, biz de istediğimiz sonucu elde etmişizdir. Bu (durum), gerçekleşmiyor ise ya yanlış ilâh/lar bize yanlış bişey tavsiye etmiş ya da biz o şeyi hakkı ile yapamıyoruz! Kılmaya çalıştığımız namaz için birinci mümkün değil ise ikinci pekâlâ mümkündür. Bu da yanlış yerden emir aldığımızdan, emri yanlış anladığımızdan, emri yanlış yaptığımızdan, yapamadığınızdan, en önemlisi emri ciddiye almadığımızdan kaynaklanıyor olabilir. Tekrar tekrar kendimizi kontrol etmemiz gerekiyor. İlk namazda olmazsa ikincide, 3., 4., 5., 6. ... sürekli bırakmadan ve yılmadan... her gün, her vakit, her rekât...
Biz her rekatta varlığı toplar ve dağıtırız. Daha doğrusu hayatı yaşarız. Namazı doğru kılarsak doğru yaşarız; yanlış kılarsak yanlış. Kıyam varlığın ayaktaki, görünür hali; rükû, eğilmiş hâli; secde de toplanmış halidir. Secde, namazın zirvesi ve Mümin’in miracıdır. Secdede kul --kendi de dahil-- her şeyi yok eder, mahv eder, en yüce Sen'sin der! Sübhane  Rabbi’yel A'lâ. Biz, hepimiz hatalıyız, bozarız, dağıtırız; hatasız, münezzeh ve yüce, ulu olan sadece Sen'sin deriz; bunu dyebilmemiz bile secdeyi tam kılmaz; diyemeyecek kadar mahv olmamız durumu miraç olsa gerek! O'na sadece 'En Sevgili' ulaşmıştır; biz aday adayıyız.
Namazın her bir rüknü ayrı bir anlam taşır. Amacım onu parça parça ele almak değil, bir bütün olarak değerlendirmek. Namaz bir bütün olarak iyi anlaşılırsa biz, parçaları daha kolay anlar ve daha kolay toplarız. Abdestten niyete, tekbirden kıraate... Vakitten kıbleye...
Balonu patlatmamak, takvâdır; şişirmek, ferâset,uzak görüşlülük, ufuk genişliği, (kıyam); tekrar bırakmak, çaresizlik, nefesin kesilmesi, yetersizlik, acz, mahv, (secde) dir. Balon, hududullah'tır, Allah'ın koyduğu düzene riayettir. Namaz, kişinin bu bilinçle hareket edeceğini her gün, beş vakit prova etmesi; ede ede kulluğa kendini alıştırmasıdır. Namazı terk eden, dininin yarısını terk etmiştir, diğer yarısı da dağınıktır. Kul hakkı ile namazı kılarsa hayatını/kendini  toplar, toparlanır; miraca aday olarak hazırlanır!
Hata ve kusurlarımdan O'na sığınırım. İsabet ettiysem O’nun ikramıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET