ASIL SORUN

“Nefse ve onu düzenleyene; O’na fucûrunu ve takvâsını ilham edene; muhakkak onu arındıran kazanmış, kirleten kaybetmiştir.” (Şems, 7-10.)

Diyalektik. İkili birbirine zıt yapının bir arada bulunması ve sürekli çatışması. Tez, antitez, sentez. Bitmeyen mücadele. Çıkışı, dönüşü olmayan yol. Sürekli git-gel.
Ya da paradox..
Gidişli-gelişli yollara şimdi otoban veya double yol diyorlar ya da gidiş-gelişin arasını bölüyorlar bölünmüş yol diyorlar. Bu yollar çok şeritli, iki yönlü, gidişi ve gelişi ayrılmış, birbirine paralel şekilde yapılmış yollar. Başı-sonu belli, sözgelimi Ankara-Istanbul otoyolu. İstanbul’a giden için, Ankara’dan başlar İstanbul’da biter. 
Kişinin hayat yolculuğu doğumla başlar ölümle biter mi? Elbette hayır. Geldiği yer ve gittiği yer neresi, niye geldi, niye gidiyor? Geldiğini ve gittiğini biliyor mu? Biliyorsa, geliş ve gidiş aynı yöne mi ters yöne mi; ters yöne ise ne zaman döndü, dönüşü nerede yaptı, doğarken mi, yaşarken mi, ölürken mi?
Döndüğü yol, geldiği yol mu? Bu yollar birbirine paralel mi, aynı yere mi çıkar? Yolda ve yolculuk esnasındaki molalarda araya giren parazitler yolu şaşırtamaz mı?
Geri dönüşü olmayan bir yola çıkmışsak, geliş ve gidiş olur mu?...
Belki de yol bir. Adı da hayat yolu, bu yolculuk da hayat yolculuğu. Başlangıcını ve sonunu bil(e)mediğimiz bir yol ve yolculuk.
Öyle ise bu hayat, yola çıkınca durulmayan ve dönülmeyen bir yolculuk... Hep yolda olunan... Haber veren (!) olmasa, gelinen ve gidilen yerin asla bilinemeyeceği bir yolculuk. İnanmayan için meçhule yolculuk... Çoğu inandım diyen için de meçhul bir yolculuk... Gelinen ve gidilen yer açısından, gelmeden önceki ve gidince karşılaşacağımız hâl açısından... Dönüşü olmayan bir yolculuksa - ki buradaki ölüm dönüş değil, bilerek ölmüyoruz; dönüş ise, bilerek dönmüyoruz – ölümsüz bir yolculuk, (hayat) sonsuza bir yolculuk, hiç bitmeyen bir yolculuk...
Pekiî herkesin aynı yere gittiği bir yolculuk mu? Öyle ise, iyi ve kötü anlamsızlaşır. Herkes farklı yere gidiyorsa – ki öyle olmalı – bu farkı belirleyen baştaki âyette belirtilen temizlik ve kirlilik düzeyleri olmalı. O zaman asıl sorun, yol, yolculuk, yolda geçen zaman, nereye gidildiği, nereden gelindiği, yön ya da teorik düzeyde hayat ve ölüm değil, pratik olarak yaşadıklarımızın bizi kirletip kirletmediği; şu kısa hayatta temiz kalıp, uzun ve sonsuz hayatta temiz kokmak! Tüm mücadele, didinme, diyalektik bir karar verip aklı (düşünceyi), vicdanı (gönlü), düşü (hayali), kalbi temiz ( ya da kirli) tutma ve öyle kalma çabası... Bu çabayı anlamlı kılan da iman. Yolculuğun kesintisiz oluşu. Buradaki kısa yolculuk zamanı, ânı esnasında kendi kararımızla biz uzun bir yolculuğun yönünü belirliyoruz. Burada zaman zaman paradokslar, çatışmalar  yaşasak da kararlı tavrımız hangi yönde ise o, bizim yolculuğumuzun yönünü belirliyor ve biz o yönde sonsuza, sonsuz yolculuğa çıkıyoruz. Sonsuz hazzı ya da sonsuz acısi olacak bir yolculuğa. Paradox ve çatışma bitti. Ne istemişse herkese parası(!) kadar verildi; kara/kirli para ve helâl/temiz para aynı ‘şeyi’ almaz. “Kör ile gören, temiz ile pis, karanlıkla aydınlık, gölge ile sıcaklık, dirilerle ölüler bir olmaz.” (Fâtır, 29-22.)
İnsan, varlığı, zamanı, anlamı vs. daha iyi, daha doğru, daha güzel ve daha temiz bir tercihte bulunabilmek için bilmek ister. Eğer tüm bu bilme çabaları böyle bir amaca hizmet etmiyorsa o kişi kitap taşıyan eşşek olmuştur da haberi yoktur. Meydanlarda (çeşitli platformlarda) bağırması (!) onun âlim ve ârif olduğunu göstermez; herkesin ne amaçla ne yaptığını yakında göreceğiz. Niyet, hem başlangıcı hem de sonucu (baş ve son değil) bir araya getiren en önemli hibe-i ilahîdir. ‘Ameller niyetlere göredir.’ Niyet hayırsa âkıbet de hayrdır; tersi de geçerlidir.
Niyet, başta verilen karara sonuna kadar sadakattir. Kişinin tutarlılığıdır, yoldaki kararlılığıdır. Bilgi, doğru karar verme ve doğru niyet etmeye, hatta doğru iman etmeye yardımcı olan bişeydir. İman ise hayatın anlamı ve nasıl yaşanacağı konusunda verilen karardır; niyet ve bilgi bu kararı almada ve o karar üzere kalmada (yola girme, yolda kalma) kişiyi motive eder. Bilginin desteğini alan niyet imana yol açar nereye gideceğini bilmeyen başıboş (nihilist) bir yolcu olmaktan kişiyi korur, yolculuğuna, hayatına anlam katar. Aylak, turist ve hacı arasındaki fark; bilgisizlik, gayesi olmayan niyet ve gaye bilincidir.
Yolu ve yolun nereye gittiğini bilsek de bilmesek de biyoldayız; önemli olan bu yolda üzerimize (içimize-dışımıza) pislik bulaştırmadan doğduğumuz gibi temiz ölebilmek. Götürdüğümüz yük/para nerede geçerli?, gidince belli olacak ve bizim nihaî yerimizi ve yolculuğumuzun amacını belirleyecek. Bir nevi ticaret yapıyoruz, tüccarız. İflâs da edebiliriz, ‘len tebûr' bir kazancı da yakalayabiliriz. Karşılıksız yaşayanlar kadar fedakâr değilim, bende hâlâ benlik duygusu hâkim; ben, o ben bana verilmişse asla öldürmemeli ama terbiye ederek temiz tutmalıyım diye düşünürüm; yoksa yoldaki manzaraları kim görecek ve kim, kimin haklı, kimin haksız olduğunun hazzını ve pişmanlığını duyacak! İntikam değil bu âdalet... Yolda parazit yapıp aklımı çelenleri, bana acı çektirenleri; bana doğru yolu gösterenleri, yolda yardım edenleri görmeyen bir ben, rahat eden bir ben midir? Ben, bu beni sırf bunun için öldürmem, bu (öldürmeme), benim bana ikramın olsun; ben dahil her şeyim O’nun ikramı, şayet (inş.) temiz gidersem daha çook ikram beni bekliyor; ben olmazsam o ikramların ne kıymeti kalır? Üstelik intihar en büyük günahtır.
Yolumuz açık olsun. Sağ-salim, tertemiz bir yolculuğumuz olsun. Uykulu yol almayalım, trafik işaretlerine ve işaretçilere uyalım. Gözümüz, aklımız, gönlümüz ve kalbimiz uyanık olsun ki işaretleri ve işaretçileri fark edip yanlış yola sapmayalım. İnsanın uykusu istemeden geliyor(sa) uygun bir konaklama yerinde dinlenmesi, uyuması normaldir; önemli olan uyanınca etrafı kontrol edip (her gün beş vakit) yola devam etmek ve yoldaki işaretlere (artık yolda işaretçi/elçi bulunmuyor, polisler(!) var.) dikkat ederek yol almak, yolu bilmekten daha kıymetli hâle geldi. Artık kimse yolu (bir bütün olarak yolu) bilmiyor, herkes birbirine soruyor, kafalar karışık; neyse ki doğru işaretler elimizde. Buna da şükür...
Siz nereye yolculuk yapıyorsunuz? Biliyor musunuz nereye gideceğinizi, elinizdeki harita doğru mu, yalnız mı yolculuk yapıyorsunuz, yol tehlikeli değil mi?...
Biraz uyku sersemiyim, biliyorum saçmaladım ve daldan dala atlayarak kafanızı karıştırdım, kusuruma bakmayın. Yolunuz açık olsun.
Uğurlar olsun...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET