İHÂNET

İhânet : Verilen sözde durmamak. Arkadan vurmak. Vefâsız davranmak. Aldatmak. Hâinlik etmek...

Ticarette. Siyasette. İnsanî ilişkilerde. Evlilikte ve Dinde...

Dindeki ihânet, bütün alanları kapsar.

Din, ticarette de siyasette de insanî ilişkilerde de hâinliği sevmez, istemez, hoş görmez.

Mü’min, hiç kimseye (elinden geldiği, gücünün yettiği müddetçe) hâinlik (ihânet) etmez. Ederse, kendini (hâşâ)! Allah’a ihânet etmiş sayar.

“Ey İman edenler! Allah’a ve Rasûlüne ihânet etmeyin = lâ tehūnû-Allaha ver Rasûl); (böyle yaparsanız), bile bile size verilen emânetlere de hâinlik etmiş olursunuz.” (8/27.)

Çünkü Allah da Rasûlü de hâinleri sevmez.

Çünkü Allah da Rasûlü de kimseye hâinlik etmez; O’nlar da Mü’min’dir, (Biri, El-Mü’min) Güvenilir’dir.

Mü’min, Mü’min’e (El-Mü’min’e) güvenir = ihânet etmez.

Mü’min, mü’mine ihânet etmez; ederse, hemen telâfî eder, özür (af) diler.

Aslında mü’min, hiç kimseye ihânet etmez; ederse, rahat etmez, edemez.

O, güvenilir biridir.

Öyle olduğu için, El-Mü'min Olan Allah, el-Emîn olan kuluna güvenmiş ve Elçilik vermiştir.

(Not : Efendimize vahiy gelmeden, herkes Ona el-Emîn diyordu.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET