MEŞAKKAT

Meşakkat, şaqqa (شق) veya şaqaqa (شقق)’dan; yarma, ayırma, bölme demek.

Meşakkat (= sıkıntı ve zorluk = be’sé ve darrà) çeken, neyi ayırır, neyi yarar, neyi böler?!.

Bir dostumla yazışıyordum, ona : Elçiler bu hakikati nasıl bulmuşlar...? diye sordum; o da : çook meşakkat çekmiş olmalılar cevabını verdi. Ben de, bu meşakkat nasıl bişey diye merak ettim; çekmedim ya, çeken ne çekmiş dilsel açıdan bi öğreneyim dedim. Şunu elbette biliyorum, meşakkat çekmeyen, meşakkatin ne olduğunu bilmez.

Elçilerin çektiği meşakkati bilebilmek için Onların hayatlarını iyi öğrenmek gerekiyor. Neredeyse hepsi, içinde yaşadıkları toplumdan dışlanmışlar, yalnız ve kimsesiz (yetim) büyümüşler, yaşamışlar. Âzer, İbrâhim’in babası değil, amcası; Mûsâ, tek başına Firavunun sarayında büyüdü; Yusuf’un hayatı mâlum; İsâ, zaten babasızdı; Muhammed (aleyhimüsselâm), yetim ve öksüzdü ama bence bunlar, Onların çektiği meşakkatin onda biri (1/10’u) bile değil.

Bence, Onların çektiği en büyük meşakkat, içlerindeki iyiliği ve kötülüğü (fucür ve taqvâ, 91/8.) ayırmaları, onların arasına belli bir mesafe koyabilmeleri.

Bu, kolay bi iş değil. Biz, yiyecek bulamayınca aç kalıyoruz, Onlar hem yiyecek yokken hem de varken aç kalabiliyorlar (= oruç tutuyorlar). Biz, sadece mide orucu tutuyoruz, Onlar öfke orucu (sabır) da tutuyorlar. Biz, rahat ve konfor için çalışıyoruz, Onlar inadına rahat ve konfordan uzak yaşıyorlar. Bizler, mala-mülke, eşe-dosta, emekli maaşına vs. güveniyoruz, Onlar sadece Rablerine güveniyorlar...

Bunların ilkleri duygusal, düşünsel ve fiilî olarak kötülüğe, günah işlemeye (şeytana) açık ve yakın tehlikeler içeriyor; bence bunlardan ne kadar uzak durulursa o kadar iyi.

Onlar (Elçiler), dünyada olup ama dünya ile aralarına mesafe koyarak yaşayanlardır. = Onlar, dünya ile âhiretin arasını dünyada ayıranlar ve âhireti tercih edenlerdir.

“Hayır siz peşin olanı seviyor = tercih ediyor; âhireti bırakıyorsunuz.” (75/20-21.) Âhiretin sadece sözünü ediyorsunuz.

Onlar (Elçiler) ise tam tersini yapıyor, Onlar meşakkat çekmeyecek de kim çekecek?!.

...

Anladım ki, böyle bir tercih yapılmadan = böyle bir meşakkat çekilmeden bize hakikat hayal; bu şekilde yaşarsak biz Hakikatin sadece edebiyatını yaparız. 

"Siz, sizden öncekilerin çektiği sıkıntı ve zorlukları (= be’sé ve darrà) çekmeden cennete girivereceğinizi = girebileceğinizi mi sandınız?!.... Onlar öyle sarsıldılar ki!, ‘Allah’ın yardımı ne zaman’! diye feryat ettiler. Allah’ın yardımı YAKINDIR.” (2/214.)

O yardım, O’nun dini (düzeni, sistemi) için meşakkat (= be’sé ve darrà) çekmeyenlere uzaktır.

Yukarıda sorduğum soruyu tekrarlıyorum. Meşakkat = sıkıntı ve zorluk = be’sé ve darrà çeken, neyi ayırır, neyi yarar, neyi böler?!.

İçerideki ve dışarıdaki Hak’la bâtılı = doğru ile yanlışı; güzel ile çirkini; iyi ile kötüyü... ve aralarına mesafe koyar.

Bence Hakikat budur; bu hayat (bu emânet), bize bunun için verilmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET