BOŞLUK

Boşluk :

1) Belirli bir mekânda hiçbir şeyin olmaması. 

2) Bize göre tasavvuru dahî mümkün olmayan “bidurum”!.

İlk anlam, bize = bizim dünyamıza özgü; ikinci anlam ise Tanrı’nın Dünyasına. Bizler (kalplerimiz), bir mekânsa/k, Tanrı’ya bizde (kalbimizde) “biyer açmamız”! gerekiyor, ama Tanrı, hem mekâna sığmaz hem de mekânımızda (kalbimizde) başka şeyler (mâsivâ) varsa, oraya dönüp de bakmaz!. O, kalbin boş olmasına, o kalbin Kendinden başka her şeyden (herkesten) arınmasına bakar; o zaman boşluğun ikinci anlamı devreye girer.

Büyük Risk!.

Zirveye çıkmak, zirvede Tanrı’yı bulmak için değilse, çoook büyük bir boşlukla, çoook büyük bir hayal kırıklığı ile karşılaşırız ve “büyük bir boşluğa düşeriz”!. Bu düşüş, çoook tehlikelidir.

Tanrı’sız zirve, çoook tehlikelidir; bizi orada ancak Tanrı (Tanrı’nın inâyeti) tutabilir; yoksa ‘küçücük bir esinti’, bizi uçuruma yuvarlayabilir. 

‘Tanrısal Boşluk’, yaratılmışların bulunmadığı ‘Boşluk’tur; ‘Bu Boşluk’, bütüüün yaratılmış şeylerin doldurduğu boşluktan daha doludur.

Tanrı, yaratmayla, Kendini yaratılanlardan ayırmış, onların üstüne çıkmış, arşı istivâ etmiştir. 

“Tanrı, nesnesi olmayan arzudur.”

Tanrı arzulanınca, bişey arzulanmış olmaz; sadece O arzulanır.

Bize her şeyimizi -- varlığımızı bile -- O verdi.

Geri O’na verelim diye.

Vermez de sahiplenirsek, O’na isyan ve O’nun verdiği emânete ihânet etmiş oluruz.

Vermez de sahiplenirsek, ‘sahte (geçici) bir varlık’! sahibi olmuş oluruz. 

Ölümsüz Varlık O.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET