NEREYE?!.
Nereye?!.
- Okula. İşe. Alış-verişe. Tatile...
- Ânlık olarak sormadım, tüm zamanlık sordum; hayatın, hayat yolculuğunun tümünü kast ettim.
Blog adresimi değiştirince, telefonumda kayıtlı numaralara mesaj gönderdim. Bir numaradan şöyle bir geri bildirim mesajı geldi. ‘Ben, eşiyim; “...” kaybettik.’ Kaybedilenle neredeyse 15 yılı beraber geçirdik; okul ve iş arkadaşımdı. Allah rahmet etsin.
O gece uykum kaçtı, uyuyamadım. Sahi, uykuyu ne kaçırır da gelmez?. Bunu başka bir yazıda ele alalım; konudan sapmayalım.
Arkadaşım, eşine göre, kayboldu = eşi onu kaybetti. (aslında gâib/gayb etti.) Pekiî ölen, kazandı mı; yoksa o da mı kaybetti?!.
Bilmiyoruz.
Kim biliyor?!.
Ölen ve Rabbi.
Bilemeyiz mi?!.
Rabbimizin bildirmesiyle biliriz. O, bize, böyle yaşarsanız, kazanır; şöyle yaşarsanız, kaybedersiniz; diyor. İnanıp-inanmamak ve O’nun dediğine göre yaşayıp-yaşamamak bize kalmış.
Sizce, riske girmeye değer mi?!.
Kazanırsak da kaybedersek de çoook şey kazanıp-kaybedeceğiz.
Sırf buradaki kayıp ve kazançlarımızla ilgilenirken, hiç olmazsa arada bir (= ara sıra) “nereye?!” sorusunu kendimize sorsak; aynaya baksak; neydik, ne olduk, ne olacağız, nereye varacağız; diye düşünsek, fenâ mı olur?!.
Herkes gidiyor (= kayboluyor), bir gün biz de gideceğiz ( = kaybolacağız). Gidince, ya kaybedeceğiz ya da kazanacağız; üçüncü bir ihtimal yok; oradaki kazancımızın ve kaybımızın miktarı, buradakilerle aslâ mukayese edilemez.
Bilene.
“...ölen de açık bir delille ölsün, yaşayan da açık bir delille yaşasın...” (8/42)
Yorumlar
Yorum Gönder