SEN DE GEL!...

“Benim 'mezhebim' o kadar geniş ki herkesi alır. Herkes geldi, sen de gel!... Hâlâ ne duruyorsun orada?!.” (Çağıran, görünmüyor ama biliniyor!.)

Ben, sosyalistleri (komünistleri), spritüalistleri, rasyonalistleri, individualistleri, merkantilistleri, deterministleri, oryantalistleri, psikiyatristleri, revizyonistleri, sekülaristleri, kemalistleri, maoistleri, stalinistleri,  ... bütün “istleri” bünyemde barındırıyorum, hatta onlarla gayet iyi geçiniyorum, onlara “cennet, mükemmel bir hayat” vadediyorum; sen ne duruyorsun, sen de gelsene!...

Çekinme!, gel!.

Ne olursan ol, yine gel!.

Bin kere tövbeni bozmuş olsan da gel!.

“Gel, gel, ne olursan ol yine gel. İster kâfir, ister mecûsi, ister puta tapan ol, yine gel. Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel!...” (Rûmî)

...

Kim, kimi, neye ve nereye çağırıyor?!.

Rûmî’nin çağrısı 13. yüzyılda yapıldı. 

Yukardaki çağrı, bu yüzyılın çağrısı.

Kim kazandı, kim kaybetti ve insanlar kime, nereye gitti?!.

Anlamadıysanız açıklayayım. Bu çağrıyı neo-liberal-digital kapitalizm yapıyor; herkes de bu çağrıya koşuyor. 

Son çağırdığı da sensin ey Müslüman. Müslümanların çoğu, bu çağrıya koşa koşa icabet etti!.

Sıra sende, sen çağrılıyorsun!.

Gidecek misin?!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK