BÜYÜK VE BUYRUK
Büyüğü biz, farklı anlamlarda kullanırız.
Fizikî anlam : 1) İri, cüsseli. 2) Güçlü, kuvvetli. 3) Yaşlı.
Mecazî anlam : Üstün, değerli, seçkin, saygın.
‘O, bizim büyüğümüz; biz ona saygıda kusur etmeyiz. O, bir devlet büyüğü. O, büyük bir âlim.’ gibi.
Bir de EN BÜYÜK olan Allah var; O, büyüklerin en büyüğü. = Allah-u Ekber.
Kebir, büyük; Ekber, en büyük. O, bütün büyüklerden çook büyük.
O’nun büyüklüğü, nasıl bir büyüklük, hem fizikî hem mecazî mi?!.
Öyle olmalı.
Öyleyse, günde beş vakit, ezanla (20 kez); namazlardakileri de sayarsak, 200 kez “Allah-u Ekber” diyoruz; da, Allah’ı En Büyük olarak görüyor muyuz; yoksa bu sözlerimiz, sözde mi?!. Soru bu. Bu soruya çook samimî bir cevap/karşılık vermemiz gerekiyor.
Size biraz yardımcı olayım. Bu kadar çook “Allah-u Ekber” diyoruz, Allah’ı en büyük olarak görüyoruz; da, O’nun dediklerini (= emir ve yasaklarını) yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz = O’na saygıda kusur ediyor muyuz, etmiyor muyuz?!.
Ahâliye (= millete) günde beş kez (= vakit) Allah’ın büyüklüğünü, hem de en büyük olduğunu, hoparlörlerden yüksek sesle duyuruyoruz; bu büyüklüğün hayatımızdaki etkisini biliyor muyuz?!. Hayatımızı O’nun dediklerine (= emir ve yasaklarına) göre düzenliyor muyuz?!. Düzenlediğimizi söyleyebilir misiniz?!. Söyleyemiyorsak, o zaman bu büyüklük, “hayalî ve sözde bir büyüklük” mü?!.
Tamam büyüksün, ama hayatımızda yoksun!. Senin büyüklüğünün bizim hayatımızda çok fazla bir etkisi yok!. (?!.)
Var mı?!. Varsa, hayatımız böyle mi olur, olmalı?!.
...
Büyükler de hata yapabilirler. Bu yüzden de biz, büyüklerin buyruklarına güvenmiyoruz; kendi aklımıza (= nefsimize = keyfimize) yatanı dinliyor ve onu yapıyoruz!.
...
Allah (c.c), sıradan bir büyük değil!.
O, bizim büyüklerimiz, alevîlerin büyükleri (= dedeleri, babaları) veya devlet büyükleri gibi bir büyük değil!.
En büyük.
EN BÜYÜĞÜN BUYRUĞU, bütün büyüklerin buyruğundan büyüktür, büyük olmalıdır. Aksine bizler, O’nun buyruklarını diğer büyüklerin buyruklarından daha “hafif bile”! görüyor, "hafife alıyor"! gibiyiz.
Öyle mi, değil mi?!.
İyice bi düşünelim. Vicdanımıza bu soruyu samimî bir şekilde soralım ve alacağımız cevaba göre de hayatımızı yeniden düzenleyelim, derim.
Yorumlar
Yorum Gönder