SANAL GERÇEKLİK

Sanal gerçeklik, kanatsız kuş, uçan balık, gören kör, züğürt ağa, sessiz çığlık, yaşayan ölü, (hayat süren leşler = NFK) gibi oksimoron bir ifâde. Sanal ile gerçek, uyumsuz iki kelime, ama beraber kullanıldığında ‘bişey’! ifâde ediyor.

Gerçek, reel olan, var olan; bu kelime, burada hayata refere. Sanal, var olmayan ama var olduğu varsayılan, sanılan. Bu şekildeki kullanım (= sanal gerçeklik), var olmayan ama var olduğu varsayılan hayat ve bu hayatı sanal hâle getirme.

Hayat, nereden nereye geldi de sanallaştı?!.

Çok hızlı bir şekilde eskiye gidelim ve yine çok hızlı bugüne gelelim. Eskiden hayat, doğa ile iç içe idi. İnsanları doğa besliyordu. Avcı-toplayıcı ve tarım toplumu buydu. Sonra, ticaret başladı; makina (traktör) icat edildi; çok arazi sürüldü; elde edilen fazla para ile fabrikalar kuruldu. (= Sanayii/endüstri devrimi/toplumu) Malı, çok ve seri/hızlı üreten sanayici, ürettiğini satmak için dünyaya açıldı. Müşteri önemli hâle geldi. Herkese ulaşmak, herkese mal satmak gerekti. Bu, önce Kitle İletişim Araçları (= Gazete, Radyo, Tv.) ile yapıldı; şimdi de internet aracılığı ile yapılıyor.

İnternette/internetle, digital ağ üzerinden, bilgisayar, telefon, saat, vb. araçlarla birbirimize (dünyaya) bağlanıyoruz. Bu bağlantılar, çok basit bir “tıklama” ile digital ekranlar üzerinden yapılıyor. Dünya, parmağımızın ucunda, sağa-sola kayıyor; çünkü “sanal”!.

Sanal dünyada merkez yok, ağ (bağ/bağlantı) var; herkes merkez, ama birileri daha çok merkez = sahiden merkez. Çünkü bütün veriler onlarda toplanıyor, onlara big brother’ler deniyor; onlar, hepimizin ne yaptığını biliyor, bizleri her ân gözetliyorlar.

Onlar, bizden aldıkları bütün verileri, bir veri havuzunda, hayır denizinde (= okyanusunda mı) topluyorlar; veri madenciliği ile istedikleri zaman onları buluyor ve kullanıyorlar. Onlar için, bu ‘işlenmiş veri’, “alınteri”! ve altından, elmastan da değerli. Bu verilerin müşterileri çok. En başta ticari şirketler, sonra da siyasî partiler, sonra da mafyatik yapılar. 

Üretilen mal ve hizmet, eskiden doğrudan pazarlama ile (= KİA eliyle) yapılırdı ve çok da maliyetliydi. Şimdi, bu maliyet de müşteriye yüklendi. Artık müşteri, hem aracın (bilgisayarın, telefonun) hem de ağın (internetin) parasını cebinden veriyor.  

Sanal gerçeklik, sömürüyü daha rafine, daha sofistike hâle getirdi. Bu “gerçeklik”, hem cebi hem bedeni (= emeği ve zihni) sömürüyor; üstelik sömürülenler, sömürüldüklerini de bilmiyorlar. Alan razı, veren razı!.

Zihin sömürüsünün hem ticarî, hem siyasî hem de fikrî/kültürel hayatta yansımaları var. İnternet trolleri, fake (= sahte) hesaplarla, mal, hizmet ve ideoloji pazarlıyorlar. Bu troller, (küresel ölçekte iş yapan, sanal/görünmez!) big brother’ların (= büyük biraderlerin) hesabına çalışıyorlar; ulusal iktidarları da bunlar belirliyorlar.

Dünya, hızla/hızlı değişiyor. Yeni gerçek bu!. Sizce, bu gerçek de sanal mı?!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK