GÖRME

Görme, göz (= gören ben), ışık ve görünen olmadan gerçekleşmez. Göz, mercektir; bu mercekteki sinirler, ışık vasıtasıyla aldığı görüntüyü beyne iletilirler. Işığın (= nûrun) yokluğu ve merceğin bozukluğu da görmeyi engeller. 

Görünenin uzaklığı veya yakınlığı, ve merceğin (gözün bakış) açısı da görmede etkilidir. Önceden yakın/dan gördüğümüz bişeyi uzak/tan görürsek, onun gerçekte ne boyutta olduğunu biliriz; hiç yakın/dan görmediğimiz bişeyi hep uzak/tan görmüşsek, onun gerçekte ne boyutta olduğunu bilmeyiz.

Mesafeyi değiştirmeden, merceğimizin (gözümüzün) odağını (bir mikroskop gibi) büyüttüğümüzde veya küçülttüğümüzde de görüntümüz değişir. 

Çook az veya çook fazla ışık da görmek istediğimiz görüntüyü görünmez kılar.

Bütün bunlar kafadaki gözümüzle ilgilidir. Bir de akıl ve/veya kalp gözümüz var; bunlar, “görüntülerin arkasındaki görüntüleri” görürler ve kafa gözünden destek alırlar.

Arapçada görme : Reâ/Rü’yâ. Basar. Nazar. Basîret. Şehâdet/Müşâhede gibi kavramlarla ifâde edilir. Uyanıkken görme, reâ, basar; uykudaki görme, rü’yâ; akıl ve/veya kalbin görmesi, nazar/nazariye, basîret (ferâset); tüm benliğin (= ruhun?!) görmesi ise, şehâdet/müşâhededir. 

“Eşhedü en lâ ilâhe illâ-l Allah ve eşhedü enne Muhammed-en abduHû ve RasûlüHû.”

Bir de ayn var; onun da üç türü/çeşidi var : Ayn-el Yakîn. İlm-el Yakîn. Hakk-al Yakîn.

...

Burada “kör” olanlar, ötede de “kördür”!. (17/72)

Burada “tekâsürle” oyalanarak gözlerini kör edenlerin = gözlerini hakka ve hakikate kapayan kişilerin gözleri, yarın ateşi görünce açılacak!. (102/1-7)

...

Hipermetropluk ve miyopluk, göze düşen ışınların/ışıkların açısı ile ilgili; yakını göremeyene hipermetrop; uzağı göremeyene miyop deniyor.

...

Hakkı-hakikati hiç yakından görmemiş veya yakını görememe hastalığına yakalanmış kişiler, O/onu hep kendilerinden uzak görürler. Bir kere bile de olsa, Hakkı-hakikati yakından görmüş olanlar, O/o kendilerine uzak olsa bile!, O/onu olduğu gibi görürler; bilirler ki O, aslâ onlardan uzak değildir. Uzaklık-yakınlık, kafa gözü ile ilgilidir; akıl ve/veya kalp gözü için uzak-yakın aynıdır, mesafe yoktur. 

Çoğumuz, akıl ve/veya kalp gözümüz açısından da hipermetrobuz, yakınımızda (= bize şahdamarımızdan daha yakın) Olan’ı göremiyoruz ve O’nu uzakta arıyoruz. Aramayanlar, zaten hiç bulamazlar ve “göremezler”!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM