KURTULUŞ SAVAŞI
Kişisel olarak kurtuluş, kişinin kendi nefsinden (arzu ve isteklerinden) ve başka nefislerin (başkalarının) tasallutundan kurtulmayı ifâde ederken; toplumsal ve ülkesel olarak kurtuluş, bir ülkenin/devletin başka bir ülkenin/devletin işgalinden kurtulmasını ifâde eder; bu savaşa da kurtuluş savaşı denir. Bu ülkenin kurtuluşu 1919 ilâ 1922 arasında olmuştu. Ama, hâlâ kurtuluş savaşı veriyorsak, demek ki tam kurtulmamışız!. Bugünlerde de “ekonomik kurtuluş savaşı’ lafını dillendiriyorsak bu, tam kurtulamadığımıza ya da yeniden ‘tutsak’ edildiğimize işaret değil midir? Bizi kim tutsak ediyor? Bu kurtuluş savaşlarını kime karşı veriyoruz? Hayalî düşmanlara karşı savaştığımız için mi bütün bunlar başımıza geliyor?!. Don Kişot (Don Quijote) gibi yel değirmenlerine karşı mı savaşıyoruz? Don Kişot (Don Quijote) da kendini kahraman (şövalye) ilân ediyordu. Nefsine (süflî arzu ve isteklerine) karşı olan savaşı kazanamayan, hiç bir savaşı kazanamaz. En büyük savaş, kişinin kendi nefsiyle olan sa