ŞEHÂDET NASIL DİRİLİR?

Bu konuda âcizâne, bir kaç söz söyleme cüretinde bulunayım ve işe etimolojiden başlayayım.

Şehâdet, şâhit olma, şâhitlik etme demektir.

Neye?

Allah’ın yegâne ilâh olduğuna.

İlâh nedir, ne demektir?

Yaratan, yaşatan, yarattıkları üzerinde hâkimiyet kuran. Yaratma, yaşatma -ki bu, aynı zamanda rızık vermedir- olmazsa, yaratılanlar yaşamlarını sürdüremez; sürdürdü diyelim!, bu sefer de kendi aralarında düzenli yaşayamazlar; düzen ise din demektir; ilâh aynı zamanda düzen = din tesis eder. Biz, “Allah’tan başka ilâh yoktur. = Lâ ilâhe illâ Allah.” dediğimizde, Allah’tan başka yaşatıcı = rızık verici (râzık) ve hâkim de yoktur; demiş oluyoruz. 

‘Lâ İlâhe illâ Allah = Lâ Râziqa illâ Allah = Lâ Hâkime illâ Allah’tır.

‘Lâ’, bir değilleme, olumsuzlamadır. ‘Yok’ anlamı yanında, ‘Red/Tanımama/İnkâr’ anlamı da vardır. ‘Lâ’, ilah ile birlikte kullanılınca, ‘ben, Allah dışındaki tüm ilâhları inkâr ediyorum, Allah dışında ilâh-milah tanımıyorum, bilmiyorum, görmüyorum, kabul etmiyorum; beni yaratan ve yaşatan (rızık, nefes, sağlık ve sıhhat veren) Allah’tan başka bir “güç” tanımıyorum, demiş oluyorum ve Allah dışındaki tüm (sahte) “güçleri” (= ilahlık taslayan tâğutları) reddediyorum, (diyorum) ve onlardan kurtuluyor, özgürleşiyorum.

Kişi, ya Allah’a kul olur ya da O’ndan başkalarına. Başkalarının içinde kendi nefsi de vardır, başka nefisler de.

Allah dışındaki tüm nefisler, eksik, âciz/güçsüz nefislerdir; insanı da güçsüz kılarlar, tutsak ederler...

Sadece Allah, insanın önündeki tüm sınırlamaları kaldırır, ona nâmütenâhi (sonsuz-sınırsız) metafizik bir ufuk verebilir; öteki tüm nefisler onu dünya hapishanesine, süflî arzularına hapsederler.

Kelime-i Şehâdet’e ayarlı yaşanmayan bir hayat, hayatın tüm alanlarında, (ekonomide paraya, siyasette güce, bilimde ve dinde şöhrete) insanı mahkûm eder. Zengin daha da zengin olmak, siyasetçi daha da güçlü olmak, bilim ve din adamı daha da meşhur olmak için kendini mahveder; Kelime-i Şehâdet’i hakkıyla söyleyen ise, daha iyi bir kul olmak için çalışır. Kulluk = Allah’a teslimiyettir = Müslüman olmaktır. Hacc Sûresi son âyet (78), “Allah yolunda gerektiği gibi cihad edin. O sizi seçti. Dinde size bir zorluk yüklemedi. Bu, atanız İbrahim’in milleti/dinidir. O, daha önce de şimdi de sizi Müslümanlar olarak isimlendirdi. Resul, size tanık olsun, siz de diğer insanlara (tanık olun diye. Şehîd ve Şühedâ kelimeleri kullanılıyor; Şehâdet de aynı kelime). Öyleyse salâtı ikame edin, zekâtı verin ve Allah’a sımsıkı bağlanın. O, sizin Mevlâ’nızdır . Ne güzel Mevlâ ne güzel yardımcıdır.” buyurur.

Kelime-i Şehâdet’e hakkı ile riayet eden tüm insanlar, Müslümandır. Tüm Elçiler, Kelime-i Şehâdet’in ikâmesi için gönderilmişlerdir. (İkâme kelimesi hakkında yazacağım inş.). Âyet, “sizden önce de şimdi de = min kablü ve fî hæzæ” der; bu, her zaman demektir ki, Hz. Âdem de Hz. Nuh da Hz. İbrâhim de, ... Hz. Muhammed de (aleyhimüsselâm) onlara uyanlar da Müslüman’dır, Kelime-i Şehâdet getirmişlerdir; onların tümü Allah’tan gayri bir ilâh = güç = otorite tanımamışlardır. 

‘Lâ ilâhe illâ Allah’, aynı zamanda ‘Lâ Havle ve lâ Kuvvete illâ billah’ demektir.

‘Muhammed-ür Rasûlüllah’ da bu ilkenin pratik, hayat olmuş, hayat bulmuş hâlidir. O/Efendimiz, bu ilkeyi evrenselleştirmiş ve nasıl yaşanacağını bize göstermiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET