BİLDİĞİM HERŞEYİN TEORİSİ

(Bu teori, şimdiye kadar okuduğum binlerce kitap, yazdığım yüzlerce sayfa yazının bir hülasasıdır. Sadece beni bağlar.)

Var (olmak) asıldır. Olmak ise var olmaya tabidir. ‘Var' Sabittir ve Samed'tir, değişmez. Heidegger’in Varlık dediği şey, var olmakta olanı kapsar ve henüz var olmuş değildir. Ezeli ve Ebedi ‘Var', varlığa ‘ol' deyince, varlık olmaya başladı ve hâlen de olmakta. Henüz olmakta olduğu için ne olduğu bilinmiyor. Tüm bildiklerimiz ‘muğlak', ‘müphem'. Kesin değil ve kesin bilgi içermiyor. ‘Ol' emrine uygun, o emre itaat ederek bilirsek, ileride olacağız, etmezsek ‘olamama' sancısını çekeceğiz. Olmak, ‘Ol' emrine itaat etmektir. Emre itaat etmeyenler şeytan olmaya/ol(a)mamaya adaydır. Olup-olmadığımızı ‘ileride' göreceğiz.
Bu dünya bize olmak için verilmiş bir fırsattır. Kendisi ‘olmayan', ama ‘Var Olan' Rabbimizin bizden istediğini yerine getirirsek olacağız.
Oluşumuzu ‘Var’a' (Olana) endekslemezsek elimizde hiç bir ölçü kalmaz. O’nun dışında var zannettiklerimizi ölçüp-değerlendiremeyiz. (Sözde) varlığı içinde barındıran uzayzamanı bir yere ‘yaslayamayız'; yaslayamayınca da ‘sabit bir noktamız’, ‘dayanağımız’ olmaz. Her şey, oynak, akışkan ve merkezsiz, suyu bulanık olan hayali bir denizde yüzer. Hiç bir şey ‘olduğu/olmakta olduğu gibi' görünmez. Hiç bir kavram tanımlanamaz. Hakikatin hiç bir ölçüsü kalmaz. Her şeye ‘anlam' veren ‘Var'dır. Var, her şeyi var kılmakta ‘Olan'dır. Şu an, O’nun dışında bir ‘varlık’ yoktur. Belki de olmayacaktır. Lâ ilâhe illâ Allah.
Biz var olacaksak O'na ‘uymak' zorundayız. O’nun ‘kün' emrinin kapsamına girmek zorundayız. O’nun ‘zihninde' bir yerimiz olmalı. O bizi var kılmalı, Kendi istediği şekilde. Nerede, nasıl kılacaksa öyle. Bizden beklenen ve istenen O’nun istediği şekilde yaşamak. Onun dışındaki işler, O’nun bileceği şeyler. Şimdi ve burada biz bunları bilemeyiz, bir kısmını olursak göreceğiz. Hepsini görmemiz de imkânsız. Eğer görürsek biz, biz olarak kalamayız. Ne olacaksak – ki bu, burada bizim irade ve yaşamımıza bağlı- olduğumuz ‘yer ve zamanda' oluşumuza uygun bir hayatı süreceğiz.
Mutlu ya da bedbaht. Yakın ya da uzak.
‘Olmayan’ şey vardır. ‘Olmayan’, burada yok olan anlamında değil, olma eylemine konu olmayan anlamında kullanılmıştır. Biz henüz burada gerçek anlamda olamadığımız için, varız diiyoruz; kendimizi var zannediyoruz. Var Olanın, olmaya ihtiyacı yoktur; O zaten vardır. O da Hayy-ül Kayyum ‘olan' Allah'tır.
Oluş devam ediyor, henüz bitmedi, hiç bir şey de olmadı. Olunca kim gerçekten olmuş, kim olmamış görülecek. Bunun kararı ‘mahşerde' verilecek. Biz ‘Var’ın’ istediği ölçülerde olma gayreti gösterirsek inşallah olacağız; aksi halde olamadan heba olup gideceğiz. Heba olmak, yok olmak değil, ‘kendini’ heba etmektir.
İşimiz kolay değil, ‘Cenab-ı Hakk’ yardımcımız olsun. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET