TESİS

Tesis: yapı (bina, fabrika vs.). Tesisat, bu yapının su, elektrik, kanalizasyon, iletişim (telefon, internet) hatları.

Yapıyı yapan, o yapının malzemelerini “doğadan” alır, ne amaçla ve nasıl bir yapı tesis etmek istiyorsa doğadan aldığı o malzemeleri belli bir plan/örüntü ile bir araya getirir.

Maddî-cansız (somut) bir yapı için “yapma bilgisi” de gerekli.

Canlı ve soyut bir yapı için de “bilgi” gerekli midir? Meselâ ‘çocuk yapmak’! istiyorsak, ya da kendimize ait bir bilgi yapısı (düşünce sistemi) kurmak/tesis etmek istiyorsak; bu bilginin malzemelerini nereden ve nasıl alacağız ya da bulacağız?!.

Bu ve benzer soruların cevabı, bizi soyut olana; felsefede Logos ve Psüke’ye (Ruh’a); dinde de Ruh’a ya da Hakk’a götürür.

Felsefede Logos, bölünemez olandır; her şey, O’ndandır; O, her şeydedir; kişi, maddî-manevî her yaptığı şeyi O’nun sayesinde yapar. Dinde de buna “Ruh” ya da Hakk deriz. Ruh, daha çok Hakk’ın şeylerdeki hâlidir; Cebrâil’in diğer bir adı da Ruh’tur ve Cebrâil Hakk’ın en büyük soyut Ruh’udur; diğer melekler, O’nun arkasında sıralanır; insanda da bir “ruh” vardır...

Kişi, kendi benliğini O Büyük ve Bölünemez Ruh’tan (Logos’tan/Hakk’tan) aldığı, alabildiği oranda oluşturur. Bu “alma”, aslında “fark etmedir”. Ona (insana), O Ruh emânet verilmiştir ama o, O’nu fark edememektedir. Fark edenlerin büyük kısmı, O Ruh’u fark edince O’nu sahiplenir, kendi zimmetine geçirir ya da O’nu mülk edinir; böyle yapınca da O Ruh’la bağını koparır, O’nunla kendi arasında sınır/duvar örer ve karanlığa düşer. “Ben” demek biraz da böyle bişeydir. O’nu fark edenlerin çook az bir kısmı ise O’nun onda (kendinde) emânet olduğunu bilir, O’nu sahiplenmez, mülk edinmez, O’nunla görmeye, bilmeye, yapmaya, yaşamaya devam eder, O’nunla bağını koparmaz. “Hû” demek de böyle bişeydir.

“Ben” diyen, karanlıkta (malzemesiz) kalmaya; “Hû” diyen sürekli ışık (malzeme) almaya mahkûmdur.

Düşünce dünyamızı (kendi bilgi sistemimizi) oluşturur/tesis ederken de meseleye böyle bakarsak, ışıksız (malzemesiz) kalmayız ve yapmak/tesis etmek istediğimiz “en iyi, en güzel” yapıyı yaparız ama aslâ “tam ve mükemmel” bir “yapı” yapamayız. İnsanoğlunun yaptığı hiç bir tesis/yapı, tam ve mükemmel değildir.

Bu, böyle biline!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET