KÖLELİK ve KULLUK

Felsefede bu konu Köle-Efendi Diyalektiği etrafında Hegel-Marks-Nietzsche-Deleuze çizgisinde birbirinden çok farklı yorumlanmıştır. Hegel, bu diyalektik ilişkiyi, özbilinç bağlamında; Marks, ekonomik ilişkiler açısından; Nietzsche, güç istenci ve übermensch/üstinsan perspektifinden; Deleuze ise bilgi problematiği açısından ele almışlardır.

Kölelik kulluktan çoook farklıdır.

Köle, mahkûmdur; kul, isteyerek kul olur; dinde zorlama yoktur.

Köle, kendi gibi (kendi cinsinden) eksik bir adama itaat eder; kul, kendini var Eden’e.

Köle, karın tokluğuna efendisine çalışır, efendisi için çalışır; kula her şeyini Rabbi/Efendisi verir ve kul, Efendisini/Rabbini hoşnut/razı etmek için “çalışır”. İkinci çalışmadan Rabbin hiçbir kazancı yoktur.

Köle ile efendisi arasında sürekli bir diyalektik çatışma vardır; kul ile Rabbi arasında çatışma olmadığı gibi karşılıklı bir muhabbet ilişkisi olur. Kul Rabbini/Efendisini sevince, Rabbi de kulunu sever.

Köle ile efendisi arasındaki mücadele, diyalektik bir mücadele olduğundan aslında bir iktidar = güç mücadelesidir, bir o kazanır, bir o/öteki ve bu mücadele hiç bitmez; oysa kul ile Rabbi/Efendisi arasındaki ilişki, aslâ bir mücadele ilişkisi değil, aksine kulu yüceltme, büyütme ve mükemmel kılma ilişkisidir.

Son iki maddeyi birleştirerek söylersek köle-efendi ilişkisi aslında bir “yok etme ilişkisi” iken; kul-Rab ilişkisi, ‘Var ve Mükemmel Olan’ın’ eksik olanı (kulu) var etme ve mükemmel kılma ilişkisidir.

Köle-efendi ilişkisinde köle efendiden, efendi köleden korkarken (köle, beni aç bırakacak, kovacak; efendi, bana isyan edecek ya da malımı çalacak, diye korkarken vb.); kul-Rab ilişkisindeki korku, tek taraflıdır ve bu korku aç bırakma korkusu değil muhabbeti kaybetme ve sorumsuz davranma korkusudur.

Köle-efendi diyalektiğinde içerde ve dışarda, gizli ve açık hep/sürekli çatışma yaşandığı için, ilişkilerde güvensizlik egemendir; kul-Rab ilişkisinde karşılıklı güven egemendir, kul da mü’mindir Rab de (El-Mü’min). Aradaki sözleşmeye (mîsâqa) sadık kalındığı sürece “Kimse kimseye” ihânet etmez. (Rabb için zaten ihânet söz konusu olmaz. Buradaki kimse tabiri yerine başka bir sözcük bulamadım ve ilk kimseyi büyük K ile yazdım ama içim rahat değil; çünkü Rab, bir Kimse değil.)

Son olarak köle-efendi diyalektiğinde tarafların ikisi de ölümlü/fâni iken; kul-Rab ilişkisinde ölümsüz olan Rab, ölümlü olanı (kulunu) ölümsüz kılabilir. 

Rabbe kul olmayan her şeye köledir ve her türlü kölelik ise işkencedir.

İnsanlara itaati Rabbe kulluğun belirlemediği her ilişki, kişileri köleliğe götürür.

Rabbe kulluk, insanlar arası her düzeyde belirleyicidir; tedricî değildir. Tedrîciden kastım, ‘bana kul-köle ol, olmazsan Rabbe kul olamazsın!.’ diyen aracılar/şefaatçilerdir. Bu aracılarla ilişkileri de Rabbe kulluk belirler-belirlemeli; aksi hâlde aracıları tanrı edinir, Rabbe kul olacağız diye onlara/aracılara köle oluruz.

Aman dikkat!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET