HAZÎNE

Hazînenin iki anlamı var : Maddî ve Manevî. ‘Hazîne Avcıları’, genelde maddî hazineyi arar; manevî hazine arayanlar çook azdır.

Maddî hazîne arayanlar, her zaman ekonomik zorluk çekenlerden oluşmaz; manevî hazîne arayanlarda, manevî bir boşluk her zaman vardır.

Hazîneye ulaşmak kolay değildir, büyük-ciddî zorlukları göze almak gerekir. Bu zorlukların üstesinden gelmek için Tanrı’dan da yardım istenir, O’na duâ edilir.

Kimi de hazîne yanı başında iken onun hazîne olduğunu bilmez.

O, eşek gibidir. Eşeğin hazîne sırtındadır ama eşek, sırtında bir hazîne olduğunu bilmez, onu sıradan bir “yük” gibi görür. 

Eşeklikten çıkıp!, insan gibi görünen insanın da (beşerin de) hazîne dilindedir, ona eşekten çook daha yakındır ama o da, (insan olamadığı için) onun bir hazîne olduğunu bilmez.

Duâ etmeye devam eder; ‘duâm da bitürlü kabul olmadı!.’ der. Hâlbuki o duâ kabul olmuştur ama o “bil(e)memektedir.”!. Bilememesi, kendindendir, duâ E/ettiğinden (Rabbinden) değil. O, her duâ edenin duâsına icâbet eder.

Hazîne, kişinin diline kadar (dili kadar) yakınken (diline kadar düşmüşken)!, kişi o hazînenin değerini bilmiyorsa, o kişiye ne denir?!. Eşşek dense, yeri değil mi?!.

‘Böyleleri hayvanlar gibidir, yoo!, onlardan daha aşağıdır.!.’ “... ülâike kel-en’âmi, bel hüm edall/ü...” (7/Â'raf, 179.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET