DİN-SİYASET İLİŞKİSİ

Din ve Siyaset ilişkisi üç türlüdür. Dinin siyasallaşması, siyasetin dînîleşmesi ve din ile siyasetin yardımlaşması.

Din, ilâhî alana; siyaset, toplumsal ve insanî alana aittir. Bu şu demek değildir : Din = İlâh/Allah; siyaset = toplum ve insan.

Dinin siyasallaşması, siyasetin dînîleşmesinden daha çok tehlikelidir.

Dinin siyasallaşması, ilâhî olanı insanîleştirir, dini, iktidarın (insanın, insanî gücün) emrine verir ki bu çook tehlikelidir, dini tek boyutlu, sıradan ve baskıcı kılar, dinde ilahî olanı yok eder, ilâhî olanın insanla bağını koparır. İktidar, dışsal-maddî bir güçle varlığını sürdürür; kendi dışındaki güçlere tahammül edemez; gücü elinde tutmak, kaybetmemek için de herkese aynı dinî anlayışı dayatır; böylece din = siyasî iktidar hâline gelir. Dinde derinleşmek, bireysel olarak Allah’a ulaşmak isteyenlere, taqvâsını artırmak isteyenlere fırsat verilmez; dinî ufuk daraltılır, köreltilir; din, iktidar hırsına kurban edilir.

Dinin siyasallaşması, dinin düşüşüdür.

Siyasetin dînîleşmesi, ilk bakışta dinin yükselişi gibi gözükse de, o da uzun vadede tek-tipleşmeye ve siyaseti işlevsiz kılmaya yol açar; siyaset, her türlü insanî çoğulculuğu/çeşitliliği yönetme sanatıdır; siyasetin dînîleşmesi de bireysel-insanî farklılıkları yok eder.

Din ve siyaset ilişkisine doğru yaklaşım, yardımlaşmadır. Din (İlâh/Allah), insana sınırsız bir ufuk, yüksek bir ahlâkî ilke, nihâî bir gaye sunar; siyaset de bu gayeye, ufka ulaşmak için insanî çaba gösterir; böylece, insan da İlâh’la/Allah’la bağını (ilişkisini/iletişimini) koparmamış, bu yardımlaşmada tek tek insanların bireysel kapasitesi de korunmuş, her insan kendi gücü oranında bu ilişkiye katılmış, herhangi bir zorlamaya başvurulmamış olur.

Tekrar söylüyorum; bu, aslâ Tanrı ile insanın yardımlaşması değildir, din = Tanrı değildir; daha çok, Tanrı’nın din yoluyla insana yardım etmesidir. Öbür iki yaklaşımın ilki, siyaset adına dini düşürür; ikincisi, din adına insanı öldürür.

Seküler siyasetin dinle bir ilişkisi yoktur.

Din, her türlü siyasetle (=hayatla) ilişki kurmayı ister; sadece siyasetle değil, insanî olan her şeyle ilişki kurmak ve sürdürmek ister.

Müslümanın ise, hâkimiyet (’in kaynağı) diye bir sorunu olamaz/yoktur; o, hâkimiyeti tümüyle Rabbine verir, O’na teslim (Müslim’ân) olur ve (her şeyde olduğu gibi) siyasete bir hâkimiyet (iktidar, egemenlik, güç) gözüyle değil, ibâdet gözüyle bakar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET