ÇATLAK

Çatlak : 1) Üzerinde yarık görülen bütün, çatlamış/yarılmış olan. 2) Kafadan kontak, kaçık olan.

Çatlak ses : Aykırı, muhalif, farklı, yabancı, uyumsuz, düzensiz ses.

Çatlama, “farklı” olmaya, “ayrılmaya” meyilli olmadır. Çatlak büyürse, “bünyeden” (= bütünden, bütünlükten) kopuş (= ayrılık) kaçınılmaz olur. Eğer bu bünye, “sosyal bir bünye” (= toplum) ise, insanları bir arada tutmak zorlaşır, ayrılıklar (kopuşlar, bölünmeler) fazlalaşır; o toplumda “farklılıklar” oluşur; “toplum = sosyal/toplumsal bünye” dağılır. 

Sosyal/toplumsal bünyeyi bir arada tutan nedir?!.

“Aynı” değerler etrafında belirlenen “ortak” hedeflerdir.

Çatlak, “aynılıktaki veya organik bütünlükteki” yarılmadır. 

...

İnsan, organik bir bütündür; onun her organı (= eli, ayağı, gözü, kulağı, vs.) vücudunu (= vücut bütünlüğünü) oluşturur. Bir insanın “görünüşte/zâhiren” vücut bütünlüğü tamsa!; ama eylem (= davranış) olarak eliyle ayağı, gözüyle kulağı, vs. organları “ayrı” telden çalıyorsa = “aynı” iş (= amaç) için çalışmıyorsa, o insan “hastadır”!; bu hastalığa da, ruh hastalığı denir.

Toplumlar da (cemiyetler, milletler de) böyledir, insanlara benzerler. Toplumu oluşturan kişilerde (= fertlerde), “ortak çıkar, ortak amaç, ortak değer” yoksa, o toplum da (cemiyet, millet de) “hastadır”!. Bu hastalığın semptomları, önce çatlaklar şeklinde belirir, görünür; çatlaklar büyürse, çatışmalar; sonra da kopmalar veya ayrılmalar başlar.

...

Pekiî, bir toplumda herkes “aynı” olabilir mi, “aynı” değerleri ve “aynı” hedefleri benimseyebilir mi?!.

Bu, değerlerin ve hedeflerin “büyüklüğüne” bağlıdır. Büyük değerler ve hedefler, “çeşitlilik” üretirler ve “farklılıkları” tolere ederler, hoş görürler.

Bir bahçede tek çeşit bir çiçeğin (= gül vb.) olması mı, yoksa bir çook çiçeğin olması mı hoştur?!. Geniş bir bahçemiz varsa, bir çook çiçeğe de yer vardır; ama o bahçeyi sınırlamışsak, çitlerle ayırmışsak, çeşitliliği veya farklılığı azaltmak zorundayız.

...

Elin beş parmağı bile “bir ve aynı” değil; aynı yumurta ikizleri bile “aynı” olmuyor. İnsanları “aynılaştırmak” ve “dar bir alana” (= coğrafyaya ve değerler alanına) sıkıştırmak, onlar üzerinde hegemonya kurmaktır.

Yeryüzü geniştir; cennet (= bahçe) çook daha geniştir. Bugün, yeryüzü parsellenmiş; kimse kimseyi parseline sokmak istemiyor ve bu parselin kralı benim diyor; bir çook kimse ise bir mezarlık yeri dahi zar-zor buluyor. 

Mülkiyet düşmanı (= sosyalist veya komünist) değilim ama sosyal bünyedeki çatlakların ana sebebinin “sahiplenme ve hâkim olma” (= hâkimiyet kurma) duygusundan kaynaklandığına inanıyorum. İnsanlıktaki ilk çatlak, ilk kardeş kavgası (Hâbil-Kâbil) da bu yüzden yaşanmamış mı, ve Kâbil, kardeşini bu yüzden öldürmemiş miydi?!. Çünkü Kâbil’in karga kadar beyni yoktu; karga ona, kardeşini gömmesini öğretmişti.

...

Maddî-ma’nevî mülkiyetin âdil bölüşümü (= adâlet ve hakkâniyet) çatlakların, hastalıkların yegâne ilacıdır ve sosyal bünyenin çimentosudur. 

Toplumlarda (= milletlerde) farklılıklar kaçınılmazdır. Kimse, kimseye benzemez; ama herkesin içindeki/özündeki (= fıtratındaki) adâlet ve hakkâniyet duygusu “benzerdir, aynıdır”!. Bu duygu, öyle “geniş”, öyle “kapsayıcı” bir duygudur ki, orada herkese yer vardır. = Herkes, orada kendine, kendi çapı, kalibresi ve kalitesi ölçüsünde yer bulur.

...

Devletleri ayakta tutan ne dildir, ne kültürdür ne de kan/ırk = etnisitedir; sadece ve sadece adâlet ve hakkâniyettir. Adâlet ve hakkâniyet yoksa, dil de kültür de kan da böler, bölücüdür.

***

İç cephede “çatlak” görülmüş olmalı ki, güçlendirilmekten söz ediliyor. İç cephe güçlü olmazsa, dış cephe ile güçlü bir şekilde mücadele edilemez deniyor. Elhak doğru. Ama bu çatlağı nasıl güçlendireceğimiz konusunda bir “planın-projenin” varlığı görülmüyor. Yoksa, var da ben mi göremiyorum?!. Sahici bir “plan-proje” için, bu çatlağın nasıl ve neden oluştuğunu bilmek veya görmek gerekiyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK