ATIK ve KATIK

Atıkları (= çöpleri), katık edenler!.

Vahşî kapitalizmde iki aşırı uç var; orta sınıf, her geçen gün kayboluyor, yok oluyor. 1) Yukarıda çook zenginler. 2) Aşağıda çook fakirler. Fakirler, dünya çapında çook büyük bir kitleyi/kütleyi oluşturur; zenginler ise azınlıkta ve seçkin!.

Bu büyük kitleye, eğitim-kültür ve medya ile, ‘azınlık (= seçkin)’ olma ve lüks yaşama umudu aşılanıyor. Temel insanî ve ahlâkî değerleri çiğnemedikçe (= ahlâk dışı işler = uyuşturucu ve kadın ticareti yapmadıkça) veya ‘topçu ve popçu’ olmadıkça, bu kitleden insanların ‘azgınlık (= seçkin)’ olması mümkün değildir. Ayrıca dünyanın kaynakları, herkesin lüks yaşamasına yetmez. Normal ticaret yaparak zengin olanlar, seçkinlere acentalık ve distribütörlük yapanlardır. Türkiyenin ilk zenginleri, böyleydi.

Bu büyük kitle, bu mutlu ve seçkin azınlığın atıkları (= çöpleri) ile beslendi, besleniyor, beslenecek!. Dünün Tofaş’ları (bugüne göre) çöptü. Hâlâ, dünya ölçeğinde büyük bir kesim, bu çöplere bile erişemiyor, ulaşamıyor.

...

Bize öyle bir din = düzen dayatılıyor (= anlatılıyor) ki, çöp bulduğumuza (= atıklarla beslendiğimize) bile şükrediyoruz!.

İtaat edersek, derme-çatma barakalarda yaşamamıza izin var; etmezsek, onları da yıkıyorlar!. İşte Gazze!. 

...

Bu büyük kitlenin içinden nisbeten orijinal ve temiz ürünlere (malzemelere) ulaşabilenler, azınlık olanlara (= seçkinlere) ‘yakın’ olanlar, kâhyalar.

Marabalara, derme-çatma barakalar ve çöpler = sofra artıkları çok bile!. (Maraba, tarım toplumunda kaldı; ama ben onu post-endüstriyel, finans-kapital topluma da taşıdım.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK