İMAN - AMEL İLİŞKİSİ
Vita Activa - Vita Contemplativa. Amel-Eylem Yaşamı - Düşünce Yaşamı. Pratik Yaşam - Teorik Yaşam.
Esasında bu iki yaşam (= iman ile amel), birbirinden ayrıl/a/maz. Bu, ruh ile beden gibidir. İman, ameli; amel, imanı tamamlar. İman, amelin özü/çekirdeği; amel, imanın meyvesidir. Öz (= iman), “çürük” olursa; meyve (= amel) “bozuk” olur. Meyvenin tadı (= lezzeti), özden, özün gücünden (= imandan) gelir.
Ruhu, bedenden (= bedeni, ruhtan) ayırırsak, “ölüm” gerçekleşir. Bedenin her eylemi, ruhun emri/eseridir. Ruhta, akıl (= düşünce), arzu/istek ve irade yüklüdür. Elma/nın özü (= çekirdeği), elma olmayı ister.
Düşünce (= fikir) adamı ve eylem (= aksiyon) adamı kategorileri, insandaki iman (= düşünce) ile ameli (= eylemi) birbirinden ayırmanın = insanı ikiye bölmenin sonucudur. Bu, düşünce (= fikir) adamında eylemi; eylem (= aksiyon) adamında düşünceyi yok var saymaktır. Bu, bu çağın “uzmanlık hastalığının” bir ürünüdür. Eylem, eylem için yapılmaz; eylemin (= amelin) bir amacı/ereği olmalıdır; ona bu amacı, iman (= düşünce) verir. İmansız (= düşüncesiz) amel, ereksizdir/amaçsızdır; amelsiz iman verimsizdir, kısırdır.
Düşünce (= fikir) adamı (= entelektüel) düşünecek, ama eylemeyecek (= yapmayacak), başkalarının eylemesini/yapmasını isteyecek, emredecek; eylem (= aksiyon) adamı eyleyecek/yapacak, ama düşünmeyecek!. İlki, “ot”!; ikincisi, “robot”! gibidir. Buradan, efendi-köle, âmir-memur (diyalektiği) doğar. Kitâb bu duruma düşen insanları yerer; “yapmadığınız şeyi niye söylersiniz?!. (emredersiniz?!.) Bu, Allah Katında en nefret edilen şeydir.” 61/2-3.) der.
Bu durum, düşünene/fikir adamına : ben yapmadım; yapana/eyleyene : benim fikrim değildi, bana emredildi, dedirterek insanî sorumluluğu taca attırır. Bu işten, yapan parçayı kurtaramaz; ama fikir vereni, “fikir özgürlüğü” kurtarır. Bu da ayrı bir adaletsizlik doğurur.
Her bir insan tekinde (sende, bende) de böyle bir ayrım (= iman-amel ayrımı), vicdanı, insanî bütünlüğü sakatlar, yaralar. Düşünüyorum (= inanıyorum) ama yapmıyorum (yapamıyorum!); düşünmeden (= akılsızca işler) yapıyorum. Bu, bir “hastalık” (= patolojik bir vak’a/durum) değil midir?!.
Filozoflar, düşünür, yapmaz; İnsanlığın rehberleri Peygamberler, hem düşünür hem yaparlar; yapmadıklarını da söylemezler. Tanrı, insanın hem düşünmesini hem de yapmasını; bu yüzden de yaptıklarını sorgulayarak sadece Kendisine tapmasını emreder.
Sâlih amel, sâlih (= sahih) imanın; kerih/kötü amel, sahte imanın (= şirkin) “bozuk veya çürük meyvesi”dir. Bozuk meyve, zehirdir, zehirler.
Bilelim ki amel defterlerimize imanımız değil, amellerimiz yazılıyor. İmanı amelden ayırıp, kalbinde zerre kadar iman olan cennete girecektir, demek; bu dini bilmemek (= cahillik) değilse, dini hafife almak, ciddiyetsizlik ve samimîyetsizliktir.
Yorumlar
Yorum Gönder