EÛZÜ-BESMELE ÇEKMEK

“Eûzü billahi mine-ş şeytan-ir racîm. Bismillahirrahmanirrahim.” = Taşla kovulmuş (= recm edilmiş) şeytandan (= şeytanın kötülüğünden) Allah’a sığınırım. Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla (başlarım).

İki kısa cümlede bir çok hikmet gizli/saklı. 

Şeytan, kötülük üreten şarlatan.

Allah ise, sığınak, korunak.

Şeytan, Allah ile; Allah, şeytan ile değil; ikisi “karşı karşıya, birbirlerinin tezi ve antitezi” değiller. Allah’la olan = Allah’a yakın olan şeytandan uzak; şeytanla olan = şeytana yakın olan Allah’tan uzak olur. Şeytan, kötülüğün adresi ve temsilcisi; Allah ise, mahzâ hayırdır. “İyilikle kötülük bir ve beraber olmaz.” (41/34) Kötülükten (= şeytandan, şeytanîlikten) kurtulmak için “Allah’la olmak”, Allah’a sığınmak şarttır. 

...

Şeytan, şeytanlık, şeytanîlik nasıl oluştu; Allah, şeytana neden müsaade (= mühlet, kötülük yapma imkânını veya fırsatını) verdi?!. (7/14-15)

Şeytan, insanla/Âdem’le = insanın/Âdem’in yaratılmasıyla şeytanlaştı; insan/Âdem yaratılmadan o da itaat eden bir melekti; o, “insana/adama/Âdem’e”! secde emrini reddedince, şeytanlaştı.

Şeytan, “bizim, adam/Âdem olmamız için var. Âdem, şeytanı dinleyince, şeytanın sözüne kanınca, adam/Âdem (adamı, Âdem ve eşi = bizim için kullandım) olamayacağını anladı; ve “Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ = Rabbimiz biz kendimize zulm ettik, yazık ettik.” (7/23) dediler, dedik.

Allah, adama/Âdem’e = insana, akıl ve irade (= itaat edip etmeme iradesini) verdi. İnsan (= adam/Âdem), Rabbe itaatsizliği, şeytana itaati tercih edince, hata ettiğini = kendine/nefsine kötülük ettiğini anladı. Tövbe etti. Ama Rabbi onun (onların, bizlerin) tövbede samimî olup-olmadığını belli bir süre daha test etmek ve bu testin sonucunu da bize göstermek için bizi buraya/dünyaya gönderdi; dünya, işte bu testin salonu, sınav yeri.

Kötülük, bizim burada/dünyada Rabbe karşı gelişimiz, Rabbe itaatsizliğimiz, şeytanı sevindirişimizdir. Kötülük, Allah’tan değil, kuldandır; kulun içine yerleştirilmiş aklın ve özgür iradenin kötüye kullanımındandır.

Eûzü-Besmele çeken bir kul, aklını ve iradesini kötüye kullanmayacağına, kötülüğü, içinden, etrafından kovacağına (= taşlayacağına), kötülerle olmayacağına, onlarla iş tutmayacağına ve Rabbinin sözünü/emrini dinleyeceğine, Rabbine sığınacağına (= güveneceğine) dair söz verir. 

Sözünün eriyse, sözünde durur; yalancı, kaypak, “mürted”! veya mitoman değilse, verdiği sözden döner.

(Not : Mürtedi, dinden dönen/çıkan anlamında, ıstilâhi/fıkhî anlamıyla değil; sözlük/düz anlamıyla, dönek anlamında kullandım.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

NEREYE?!.

İMSAK ve İFTAR

DİKKATLİ/DİKKATLE DİNLEMEK