DÜŞÜNME ve KARAR VERME

Düşünme eylemi sonucunda düşünce oluşur, düşünce, bir kararla sonuçlanır; düşünmeden de karar verilebilir, nitekim verenler çoktur.

Düşünme nedir?

Olaylar ve olgular arasında bağ veya bağlantılar kurarak karşılaştırmalar, ayrıştırmalar, birleştirmeler yapma ve bir karara varma; alınan bu kararı olabildiğince doğru bir şekle kavuşturmadır.

Kararlar, birbirleriyle uyumlu olursa, kişide kararlılığa yol açarlar. İman, en büyük karardır; bu karar, bütün kararlara “şemsiye” vazifesi görür = tüm kararlar, kişinin verdiği imanın kararına göre şekillenir.

Bir benzetmeyle biraz açayım. Tüm yasa, yönetmelik ve tüzükler, anayasaya uygun olmak zorundadır. İman, Mü’min için hayatın “anayasası ve en temel sözleşmesidir”!. İmana ermiş kişiye Mü’min denir; Mü’min, aldığı tüm kararlarını Rabbi ile yaptığı sözleşmeye (= mîsak) uydurur, uydurmak zorundadır.

İman, nedir? 

Rabbin verdiği “karara”! (= O’nun emir ve yasaklarına) güvenmektir. Bu, başta O’na, meleklerine, (ki O, “kararlarını” melekleri vasıtasıyla) Elçilerine (gönderir); O Elçiler, bize Kitâb’ı miras bırakır; (Kitâb ve Elçiler, o “kararlara” uyanlara mükâfat, uymayanlara cezâ vadederler, bu da) âhirete = cennete ve cehenneme = hesaba inanmaktır.

İnanan = Mü’min, yaşamındaki tüm kararların, imanının kararına uyup-uymadığına bakar; Mü’mince düşünme budur; filozofça düşünme ise kararsızlık, üst/nihâî bir karara varamamak, bocalamak, oraya-buraya savrulmaktır.

İmana, bir karar dedim ama bu karar, donuk ve statik bir karar değildir; istikâmeti belli (= doğru), inananını güven içinde “sonsuza, sonsuzluğa” taşıyan bir karardır. Rabbin verdiği ‘karar’ derken de analoji yaptığımı, Rabbin bizim gibi! düşünmediğini söylemek isterim. Düşünme, ortada bir “sorun” varsa olur; Rab için hiçbir şey sorun olmaz, böyle bakarsak, Rab düşünmez.

İman, Mü’minin Rabbine verdiği sözdür; bu sözle Mü’min, Rabbi ile sözleşme (mîsak) yapar ve kendini “bağlar” (= O’na kul olur)!. Artık o, insanlarla yaptığı tüm sözleşmeleri de o büyük sözleşmeye göre yapar. Nikâh budur; nikâh, Rabbe verilen bağlılık sözüdür. Ticaret, siyaset vb. faaliyetler de buna göre yapılır; insanlar aldatılmaz; yalan söylenmez; haram yoldan mal kazanılmaz, ticaret ve siyaset yapılmaz; yiyeceklere ve içeceklere (harama-helâle) de böyle bakılır, yaklaşılır...

Bu tür bir hâl, karar vermeyi ve düşünmeyi kolaylaştırır.

Tam güvenebileceğimiz (inanabileceğimiz) Bir’ileri olmazsa = kimseye güvenemezsek, ya kendimizi ilâhlaştırırız ya da bunalıma gireriz. Herkes ilâh olursa da ortada ilâh enflasyonu olur, oluşur, ilâhlığın değeri düşer, ilâhlar çatışır; bu da başka bir bunalımdır.

Düşünme (= düşünce), bizi bunalımdan kurtarıp imana = emin olduğumuz bir karara ulaşılamazsa, ne işe, ne işimize yarar?!. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET