BEKLENTİ ve BEKLENTİSİZLİK

Bu iki durum, insan hayatında başat rol oynar; insan, boşu boşuna biiş yapmaz, her yaptığı işten bir karşılık (ecir, ücret, menfaat) bekler. Önemli olan, bu beklentinin “kimden” olduğudur.

Bu beklenti insanlardan ise, insanlar bizi hayal kırıklığına uğratabilir. Bu yüzden, insanlar söz konusu olduğunda “beklentisizlik hâline” girmemiz gerekiyor. Çoğu zaman, insan ilişkilerimiz onlardan beklediğimiz karşılığı görememenin sonucunda bozuluyor. Biz, bir insana iyilik yaparız, karşılığında bir iyilik, en azından bir teşekkür bekleriz; bunu göremeyince de o insan/lar/a küseriz; bu da bizi hayattan koparır, ilişkilerimizi bozar.

Oysa, yaptığımız her iyiliğin karşılığını Rabbimizden beklemeliyiz. 

İnsanlardan beklentisizlik hâli, yapılan iyiliğin Allah (rızası) için yapılması, o iyiliğin karşılığının Allah’tan beklenmesi demektir. Ancak böyle bir hâl, insan ilişkilerine çeki-düzen verebilir. Bu, elbette al gülüm ver gülüm şeklinde menfaate (ticarete!) dayanan kapitalist bir yaşam tarzına alışmış insanlar için kolay biiş değildir.

Yapılan her iyiliğin karşılığını Allah’tan beklemek, ilk bakışta âhiret inancı/hayatı ile ilgiliymiş gibi gözükse de, aslında bunun bu dünya (hayatı) ile de sıkı bir ilişkisi vardır.

Yaptığımız hangi iyilik, bizim elimizin (ekmek) tutmasının, gözümüzün görmesinin, kulağımızın işitmesinin, aklımızın yerinde olmasının, ... karşılığı olabilir?!. Cömert Rabbimiz, biz daha O’nun (rızası) için hiç bişey yapmadan bize neler neler veriyor; bize ücretimizi peşin peşin ödüyor da biz farkında değiliz. O, sadece Kendi rızası için iyilikler yapmaya devam edersek = insanlardan = O’nun kullarından herhangi bir beklenti içerisinde olmazsak, bunun karşılığını da ekstradan öte dünyada kat kat ödeyecek/verecektir.

Burada, insanlardan bir beklenti içine girip de hem kendimizi (= bireysel hayatımızı, psikolojimizi), hem toplum hayatımızı (insan ilişkilerimizi) mahvetmeyelim; insanlardan beklentisizlik hâline kendimizi hazırlayalım ve Rabbimize güvenelim.

“Ağaca güvenme, kurur. Duvara güvenme, yıkılır. İnsana güvenme, ölür. Sadece ölümsüz Mevlâna/Rabbine güven.”

Yaratan ve Yaşatan O’dur. O, hiçbir işi/davranışı karşılıksız bırakmaz, bırakmayacaktır.

Rabbine güveni “zayıf” olanlar, insanlardaki hoyratlığı ve vefâsızlığı görünce çabuk pes ediyor ve yalnızlığı (= yalnız kalmayı, inzivayı) tercih ediyor. Bence, bu bir kaçıştır, çıkış ve çare değil.

Her şeye rağmen, devam.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET