CAHİLİYEDE ALLAH TASAVVURU

Tarihin hiçbir döneminde Allah’ı inkâr mümkün olmamış; Allah, ya gizlenmiş = örtülmüş (= küfr) ya da O’na ortak = şirk koşulmuştur, diyebiliriz. Cahiliye de Allah’ı inkâr etmiyordu, hatta O’nu ‘en yüce ilâh’ biliyordu. O’na ulaşmak için de, aşağıda bir sürü ilâhlar ittihaz ediyordu. Bu ilahları da Allah’ın güçlerine benzer güçlerle donatarak O’na kavuşma/ulaşma aracı (şefaatçi) kabul ediyordu.

Zümer, 3. âyet; Ahkâf, 28. âyet, vb. âyetler, buna işaret ederler. Zümer, 3. Âyet : “... mâ na’buduhum illâ liyuqarribûnâ ilallahi zülfâ... = Biz onlara (o ilâhlara), bizi Allah’a yaklaştırsın, yakınlaştırsın diye ibâdet ediyoruz, tapıyoruz.” (derlerdi). Ahkâf, 28. âyet ise : “felevlâ nasarahüm-üllezîne-ttehazů min dûnillahi gurbânen éliheh... = Kendilerini Allah’a yaklaştırmak için Allah’ın dışında ittihaz ettikleri ilâhlar, onlara yardım etselerdi ya!...” der.

Cahiliyenin Allah Tasavvuru hiyerarşiktir. Allah, en yüce ilâh; O’nun altında bir sürü ilâh. Aşağıdan yukarıya (= O’na) ulaşmak için, aşağıdaki ilâhların gönlü yapılmalı, onlara da tapılmalıydı. Bu ilâhlar, çoğu zaman somut, görünen ilâhlar = putlar, bazen de görünmeyen ilâhlar = melekler ve cinler oluyordu. Kâhinlere ulvî/göksel bilgileri cinler (ve melekler) haber veriyordu. Hanifler, bu ara kademe ilâhları reddediyordu. Samimî insanlar (Efendimizin dedesi Abdulmuttalip ve Zeyd b. Amr bunlardandır) da, sadece Ramazan’da “baş ilaha” ibâdet etmek için Hıra’ya çıkıyordu.

Efendimizin Hıra’ya çıkması da bir arayıştı. Ona (= Efendimize) gelen vahiy, ilk olarak Allah Tasavvurunu düzeltti. İnsanlara “Lâ ilâhe illâ Allah” demeyi emretti.

Bu Söz, o zaman ne anlama geliyorsa, bugün de aynı anlama geliyor. 

Allah dışında O’na ulaşmak için taptığınız tüm ilâhları terk edin, reddedin, onlar ilâh falan değil, Allah dışında bir ilâh yok.

Yok mu?!. Yok.

Ama, bugün (de) bizi O’na götüren komisyoncular (aracılar, şefaatçiler) çok.

Kimler bunlar?!.

Dinden çıkar (menfaat) sağlayan tüccarlar (= kişiler ve kurumlar) (!).

O gün de bugün de, din maalesef birileri için hâlâ kazanç ve itibar kapısı; hâlâ çoğu insan, bu kapılara uğramadan (!) Allah’a ulaşamayacağını düşünüyor. Oysa O, insana şahdamarından daha yakın. Bu kapılar, bazen ölülerden (türbe), bazen canlı/yaşayan kişilerden (şıh/şeyh), bazen de onların kurduğu kurumlardan, kurullardan ve düşüncelerden (anlayışlardan) oluşuyor.

Bugün, modern cahiliyeyi yaşıyoruz.

Yeniden, “Lâ ilâhe illâ Allah. Muhammed-ür Rasûlüllah.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET