DOĞRULUK & TUTARLILIK

Bir düşüncenin doğruluğu, onun tutarlılığı ile ölçülür. Buradaki düşünce, her şeyi teorik olarak düzenleyen = ne, nerede, nasıl yer almalı = bişey her şeyle, her şey bişeyle nasıl ilişkilendirilmeliyi içeren bir sistematizasyon; çook geniş bir düşünce, bir hayat görüşü.

Böyle bir noktaya gelebilmek için, düşünürler bir tek meseleye değil, olabildiğince bir çook meseleye değinmelidirler, zihinler inter-disipliner çalıştırılmalıdır; ya da uzmanlık bilgilerini bir araya getiren bir “düşünürler topluluğu” oluşturulmalıdırlar. “Sizden, iyiliği emreden, kötülükten nehyeden bir topluluk = ümmet oluşsun.” (3/104.) Uzmanlık, belli bir meseledeki derinliktir; inter-disiplinerlik, ki bilgelik buradan doğar ve gelişir, her meseledeki hikmeti yakalama arayışı; her şeyi bir şeyle; bir şeyi her şeyle “ilişkilendirme” gayretidir.

İşte, bu “ilişkilendirmenin” doğru olup-olmadığıdır tutarlılık. Bunun için de, ikinci, üçüncü, beşinci, ... akıllara (= başka düşünürlere) ve onların eleştirilerine ihtiyaç vardır.

Bu iş, önce bilgilendirme ile; sonra da düşünme = düşündürtme ile yürür. Düşünmeyen, başka düşünceleri = düşünürleri soruşturamaz, eleştiremez; onlardaki tutarlılığa dair bir fikir/düşünce geliştiremez; özgün bir düşünce ortaya koyamaz.

Aklı kullanma = doğruyu yanlıştan ayırma deyince, benim anladığım budur. Başka türlü akıl kullanmalar, Frankfurt Okulunun adını koyduğu gibi araçsaldır, çıkarsaldır; amaçsal, ereksel değildir.

...

‘Tam tutarlı düşünce’, “İlâhî Düşünce’dir”! ama bu “Düşünce”! insan düzeyine inince (= inzâl) ve ortada bir Peygamber = Elçi de olmayınca, ve de insanlar Onu anlamaya kalkınca, iş farklılaşıyor; tutarlılık testi = eleştiri (eleştirel düşünce) zorunlu hâle geliyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET