FİL ve KUREYŞ

Fil ve Kureyş, yaygın bilinen adlarıyla Elemtera ve Liîlâfi. Bu iki kısa sûre, Mekkelilerin ticarî-siyasî ve dînî hayatını = yaşayışını özetlerler; merkezde Beyt = Kâbe vardır, ‘etkin özne’, Beyt’in = Kâbe’nin Rabbidir. Rab İsmi, Fil’de ilk âyette; Kureyş’te 3. âyette geçer. İlk sûrenin anahtar terimi “Fil ashabı”; ikinci sûrenin anahtar terimi “îlaf”tır.

Fil, sıcak bölgelerin en iri, en dayanıklı, en güçlü hayvanıdır; bu hayvanı Ebrehe ordusunda kullanmıştır. Ebrehe kim?!. Habeşli, Eşrem el-Habeşî diye de bilinen, bugünkü Yemen’in o günkü valisi, koyu bir Hristiyan. Ebrehe, kendi dinini yaymak ve insanları ülkesine çekebilmek için Yemen’e muazzam bir kilise yaptırır ama insanlar buna rağbet etmezler; Mekke’deki o küçük ve sade Evi = Beyt’i terk etmezler ve Ebrehe O Evi = Beyt’i yıkmaya karar verir... Bu Ev = Beyt, o gün Mekke’nin “altın yumurtlayan tavuğudur, hac, câzibe ve dînî turizmin merkezidir.” Ticaret hayatı da bu Ev’in = Beyt’in etrafında dönmektedir, (Ukanna, Mecenne, Zülmecaz gibi) panayırlar buraya yakın bölgelerde kurulmaktadır. Bu Ev = Beyt ve civarı, o günlerde hem bir put merkezi = put müzesi hem de bir ticaret merkezi, serbest ticaret bölgesidir.

Îlaf, kışın güneye (Yemen ve Habeşistan); yazın kuzeye (Suriye, Filistin, Bizans) yapılan ticaret yolculuklarının adıdır.

Mekke, ot-ekin bitmez, ziraate elverişsiz bir yerdir. Atamız İbrâhim, oğlu İsmâil ve eşi Hacer’i oraya yerleştirince böyle demiş ve bunun için de şöyle bir gerekçe belirtmişti. “... Salât’ı ikâme etsinler diye, Senin Ev’inin = Beyt’inin yanına...” (14/37.)

Ey Kureyş!, bütün bunları biliyorsunuz, ama yine de bu Beyt’in Rabbine ibâdet etmiyorsunuz; Lât, Menât, Uzza gibi putlara tapıyorsunuz!... Onlar, Lât, Menât, Uzza’yı Allah (= İlâh) kabul etmiyor, Allah’ın kızları (sevgilileri, yakınları) olarak görüyorlardı; o putların kendilerini Allah’a “götüreceğini, onlara Allah’ı sevdireceğini” sanıyorlardı.

Tarihin hiçbir döneminde Allah = El-İlâh putlaştırılamamış, Allah’a = El-İlâh’a götüren şeyler, kişiler ve ideolojiler putlaştırılmış = ilâhlaştırılmıştır.

Allah = El-İlâh dışındaki tüm ilâhlara = putlara lâ = hayır demeden, Allah’a ha = evet denilemez.

Bu iki sûre bize = hepimize, hiçbir şeyi, kimseyi (düşünceyi, ideolojiyi) putlaştırmayın; sadece sizi doyuran (yedire-içiren, besleyen) ve her türlü tehlikelerden sizi emîn kılan Allah’a = Bu/Şu Beyt’in Rabbine (= Rabbe Hæzel Beyt) kulluk edin, der.

Bize mi, onlara mı?!.

O gün onlara, bugün bize...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET