ŞEYTAN-2

Şeytan, hem her insanın içinde hem her insanın dışındadır. İnsanın içindeki şeytan kendi şeytanı; dışındaki şeytan başkasının şeytanıdır; insanlar örgüt kurabildiği için “örgütlü şeytan” da vardır. İnsan, kendi içindeki şeytanı ile mücadelesini kazanmadan dışarıdaki şeytanlarla mücadelesini kazanamaz.

Efendimiz savaştan dönünce ashabına, “küçük savaştan büyük savaşa döndük.” demişti. Bu, kişinin içindeki şeytana (nefse)! işaret ediyordu.
Humeyni, Amerika’yı “büyük şeytan” ilân etmişti.
Kişi, kendi içindeki şeytanı ile nasıl mücadele eder?
Samimî bir Mü'min-Müslüman için şeytanın öyle ciddî/önemli bir gücü yoktur; o, sadece fısıldar.
“İman eden ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde şeytanın hiçbir gücü yoktur.
Onun gücü, ancak onu dost edinenlere ve Allah’a ortak koşanlara yeter.”
Nahl Sûresi, 16:99-100
Rablerine gerçekten iman edenler, şeytanlarını kovmuşlar, taşlamışlardır (recm/racîm) ama o, yine de iman edenlerin imanda samimiyetini test için sürekli onları yoklar; bu yoklama anlarında “uyanık olmak” gerekmektedir.
Böyle anlarda neler yapılabilir?
Bu halleri örneklerle açıklamak zorundayım, uygun olmamasına rağmen örnekleri mecburen kendimden vermek zorundayım. Üç örnek vereceğim.
1) Eskiden televizyon karşısında epey zaman geçirirdim; kendi kendime sordum; bu televizyonun bana ne faydası var? Azaltsam da sözgelimi  biraz daha fazla kitap okusam dedim; televizyon izlemeyi epey azalttım, okumayı artırdım; şimdi “gerekli olmadıkça” televizyon izlemiyorum.
2) Eskiden namazları ya kısa tutar, “yalaş-bulaş” kılardım ya da üşenir, ihmal ederdim; şimdi biraz daha ciddî tutuyorum. Eskiden ramazan iftarından yemek fazla kaçarsa teravih namazını ya kısa (8-10 rekat) kılar ya da kılmadan yatardım; şimdi yemeğe dikkat ediyor, az yiyorum (midemin 1/3’ünü yemek, 1/3’ünü su, 1/3’ünü hava ile dolduruyorum; tıka-basa yemiyorum) ki namazı “tam” kılabileyim.
(İbadetlerde niyet nasıl önemli ise, farzsa, ibâdet gördüğümüz/saydığımız işlerde de niyet önemlidir. Niyet, neyi, neden, niçin yaptığımızı gösterir. İyi niyet, iyiliğin; kötü niyet kötülüğün yapılacağına işarettir; niyet, kasıt/taammüddür.)
3) Eskiden çalışırken (çalışmam hem para hem bilgi elde etmek/kazanmak içindi) parayı ve bilgiyi biriktirirdim; emekli olunca maaştan fazla bişey kalmadığından bu konuda pekbişey yaptığım söylenemez.
Bir davranış önce insanın içinde iyi ya da kötü bir duygu-düşünce şeklinde oluşur; insan, bu duygularla mücadele ederek birinde karar kılar; iyide karar kılar ve yaparsa şeytanını yener; kötü de karar kılar ve yaparsa şeytanına yenilir.
Şeytan insanın içindeki düşmanıdır. “... innehu lekum adüvvün mubîn = o sizin apaçık düşmanınızdır.” (36/Yasin, 60.) denilmiş ve insan uyarılmıştır.
Dışarıda bir mücadele kazanılacaksa, önce içerdeki düşman (hain) yenilmelidir. Kalede bir hain, azılı bir düşman varken dış düşmanla mücadele edilmez. Bu açıdan insan kendini, kendi duygu ve düşüncelerini iyi tanımalı; duygu ve düşünce ile “vesveseyi” karıştırmamalıdır. Müslüman için vesvese, anlık ve güçsüz biduygu-düşüncedir, ona itibar edilmemeli; o nezğ (duygu benzeri şey; 41/Fussilet, 36.) gelince, bu şeytanın recmedilmesi için hemen Eûzu-Besleme çekmelidir.
Hangi duygunun dinî/ilahî, hangisinin şeytanî olduğunu vicdan sahibi bir Müslüman bilir ve ona göre mücadele eder; bilmiyorsa acilen dinî eğitim (helâl-haram bilgisi) almalıdır; bu kadarlık bilgi zarûrât-ı diniyyedendir ama sadece bilmek, şeytan ile mücadele için yetmez, bildiğini yapmak da gerekir; salih amel olmadan şeytanla mücadele kazanılmaz. Salih amelin zıddı kerih amel = kötülüktür; kötülük de şeytan işi bir pisliktir.
İnsan, kendi içindeki mücadelede güçlenince ki ibadetler bu gücü tahkim eder, dışardaki şeytanlarla (başka insanların şeytanlarıyla), örgütlü şeytanlarla daha kolay mücadele eder. Kendi şeytanı kendini zayıf bırakmış (yenmiş) birinin başka şeytanlarla mücadele etmesi mümkün değildir.
Çoğumuz kendi şeytanımızı yenmemişiz!, kalkmışız büyük şeytan amerika ile mücadeleye!. Kendimizi kandırmayalım, çocukça davranmayalım. Ergenken, ben de böyle davranıyor, düşünüyordum; şimdi galibâ biraz daha akıllandım, olgunlaştım. İnsan ihtiyarlayınca biraz daha sakin düşünüyor; ne de olsa ihtiyarların damarlarındaki kan daha yavaş akıyor. İhtiyarlayınca şunu anladım :
Kişi, kendi şeytanı ile (kendi ile)! mücadelesini kazanıp kendi kalesini tahkim etmezse (güçlü kılmazsa), kağıttan ya da kumdan kalelerle bile savaşamaz, dışarıdaki düşmanlara karşı zafer kazanamaz!.
Biraz direnç. Rabbimiz şeytanın öyle aman aman bir gücünün olmadığını söylüyor; bunu şeytanın kendi de itiraf ediyor; o yarın diyecek ki : “... benim bi gücüm yoktu, ben sadece bi çağrı yaptım; siz de bu çağrıya uydunuz. ...” (14/İbrâhim, 22.)

...

Akıl fikir üretir; kalp eylem. Kişinin aklı ile kalbi arasında bağ/irtibat yoksa bilir ama inanmaz ve yapmaz; dili ile bedeni arasında irtibat yoksa söyler, yapmaz. Kişinin aklı yoksa fikri de yoktur, ondan mantıklı, tutarlı bir söz ve davranış beklenmez, delidir o; aklını kullanmış da terk etmişse velidir o.

...

“Akıl olmayınca neylesin fikir.
Çalsın Abdurrahman, oynasın Bekir.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET