VARLIĞIN ÜÇLÜ YAPISI

Varlık, en temel kategoridir ve o, en temelde ikiye ayrılır: Mutlak Varlık ve Mümkün Varlık; Mümkün Varlık da ikiye ayrılır: Tabiat ve İnsan. (Bir de Mümtenî Varlık var ki, o, şimdilik! “yok varlık”tır.)

Bu üçlü yapıyı (Allah, İnsan ve Kâinat/Tabiat) iki şekilde ele almak mümkündür.

1) Mutlak Varlık’ın Mutlak Egemenliği

2) Varlık’ların İlişkiselliği ya da Mütekâbiliyet İlişkisi (Buradaki mütekâbiliyette eşitlik yok, farklılık var.)

İlkinde, diğer iki varlık (kâinat ve insan), mutlak edilgendir. Hadi, kâinatın edilgenliğini kabul edelim; insanın edilgenliği, onda olan akıl ve iradeye rağmen nasıl mümkün olabilir?!.

İkincisinde, Mutlak Varlık’ın tabiattaki egemenliği mutlak; insandaki egemenliği “muhtar”!. Bu muhtarlık, insanın (kısmî) muhtarlığını varsayarken, Mutlak Varlık’a (Allah’a) Halîm ve Sabûr olma “imkânı” tanır! ama diğer iki varlığın (kâinat ve insan) O’na bağımlılığını da göz ardı etmez; çünkü onlar, O olmadan var olamaz ve varlıklarını devam ettiremezler.

Sadece tabiat söz konusu olduğunda, (onda akıl ve irade olmadığından) bilen ve bildiği gibi davranan tek Varlık, Mutlak Varlık’tır. İnsan söz konusu olduğunda, (onda akıl ve irade olduğundan) bilen ve bildiği gibi davranan ‘başka bir varlık’ devreye girmektedir.

Öyleyse insanî anlamda ilişkisellik, bir yönüyle bağımlılığı, bir yönüyle de özgürlüğü (muhtarlığı) gerektirir. Tabiî (doğal) anlamda bu ilişki, tam bağımlılıktır. Burada insanı da tabiat gibi görmek, insanı insanlığından (insaniyetten) çıkarmaktır.

Varlığın bu üç kategorisini: İlâhiyat, İnsaniyet ve Tabiiyet şeklinde ifâde edersek, İlahî olan, tabiî olanda Mutlak Muhtar, insanî olanda ise Mutlak Muhtar’lığını kısmî olarak öteye (âhirete) ertelemiştir diyebiliriz; bunu insana olan “saygısından”! (=Kendi Emeğine olan Saygısından) dolayı, insanın ne yapacağını, Kendisine itaat edip-etmeyeceğini görmek ve göstermek için yapmıştır. İnsana da tabiat gibi “davransa”! idi, Kendisini, kendinde olan bir bilgi ve irade ile bilen ve itaat eden kimse olmayacaktı!. Herkes O’na zorunlu itaat edecekti; gönüllülük diye bişey kalmayacaktı.

Allah-u A'lem. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET