FÂİL-MEF'UL

Fâil, bir işi, işlemi bizzat yapan; mef’ul, üzerinde iş ve işlem yapılan; ya da fâil etken, mef’ul edilgen.

Amacım dilbilgisi, dil öğretmek değil; insanın sorumluluğu.

Yaşadığımız dünyada insanî alanda da tüm fâil Allah ise; insan, Allah’ın yapıp-etmelerinin mef’ulü ise, insan, sorumlu olabilir mi?

Bu soruya olumlu cevap verebilmek mümkün değildir. İnsan sorumlu olacaksa, kendi yapıp-etmelerinde özgür olmalıdır. Ahlâk, bu özgür alandan doğar; mecburî davranış ahlâkî değildir. Birine ahlâklı ya da ahlâksız diyorsak, onun kendi alanında yapıp-ettiklerinin fâili olduğunu kabul etmişiz demektir.

Eş’arî kelâm (ve Sûfî tasavvuf), ‘gerçek fâil Allah’tır (lâ fâile illâ Allah); insanın fâil olma yetkisi yoktur.’ der ve (Efendimizin ve diğer Elçilerin) Nübüvveti(ni) izah eder(ler)ken, Haber Veren olarak Allah’ı Fâil; Haber alan olarak Elçileri mef’ul görürler (Nübüvvet, Nebe/haber kelimesinden türemiştir) ve işi (Nübüvveti) orada bırakırlar. Oysa Elçiler, Allah karşında elbet Haber/Vahy alan olarak mef’ul; ama O Haberi/Vahyi insanlara iletenler olarak fâildirler; ‘alan olarak’ da fail oldukları söylenebilir; ortada fâil olarak “bir Alan’ yoksa, O Haber kime verilmiştir?!.

Biri size bişey verse, veren biri olarak veren, fâil; alan biri olarak siz, fâil olmaz mısınız; mef’ul olan da, verilen şey olmaz mı?!.

Nübüvvet’te, Nübüvvet’i Alan’nın hiçbir dahli yoksa, Allah, Nübüvvet'i keyfî olarak istediği kimseye veriyorsa, rastgele bi insan, Allah’a şu soruyu soramaz mı? "Ben ne yaptım, benim suçum ne, bana niye vermedin?" Nübüvvet’in insanî gayrete bakan bitarafı olmalı; elbet “aslan payı” Allah’a bırakılmalı ama O’nu (Nübüvvet’i) alanın da (fâil olarak) bigayretinin bulunduğu kabul edilmeli; bu iş, Eş’arî kelâmının gördüğü gibi tek taraflı görülmemeli!. Buraya kadar olan kısım, Allah ile Elçisi arasındaki kısmı; bir de bizimle ilgili (Allah, Elçisi ve bizi ilgilendiren) kısım var. Elçi de bizim gibi bir insan/kul olduğuna göre biaçıdan aramızda benzerlik var. Allah, istediğini Nebî/Elçi seçerse ve Elçilik/Nübüvvet de insanlara yol göstermekse --ki öyledir--, Haber Veren olarak Elçi, fâil; Haber alanlar olarak bizler, mef’ûlüz ama O Haberi alınca fâil durumuna geçeriz, çünkü O Haber’de bizim (de Elçinin de) yapmamız ya da yapmamamız gereken emir ve yasaklar vardır, öyle değil mi?.

‘İnsan fâil değil.’ dersek, Nübüvvet’in (Kur'ân’ın, Allah’ın emir ve yasaklarının) ve insan sorumluluğunun (ahlâkın) bianlamı kalır mı?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET