MUHAMMED MUSTAFÂ (A.S.)

Bunlar Efendimizin isimleri, bu isimlerin sıfat hâlleri : Muhammed, övülmüş; Mustafâ, seçilmiş. Muhammed ismini dedesi Abdulmuttalip vermiş/koymuş, Mustafa ismi seçilince (!) verilmiş/konulmuş. O’nun seçilmesi (Istıfâ), insanların seçmesi gibi değil Allah'ın seçmesi. Hacc Sûresi 75. ayet : “Allah, meleklerden ve insanlardan Elçiler seçer (yestafî).” der. Allah (Allah-u A'lem), bu seçimi rastgele! yapmaz, seçilmeyi hak edeni seçer. Meleklerden de insanlardan da Elçi seçtiğine göre bu seçim, kademeli ve hiyerarşik olmalı; herkes, her iş için seçilmez. Rabbimizin kar ya da yağmur tanesi için seçtiği melekleri de var, vahiy iletmek için seçtiği meleği (Cebrâel ya da Cebrâil) de. İnsanlardan sevdiği bir kuluna ‘üç kuruş’ vermek için seçtiği biri de var, emir ve nehylerini tebliğ etmek için seçtiği Peygamberleri de. Her ne düzeyde olursa olsun O'nun tarafından seçilmiş olmak büyüüük bir bahtiyarlık. 

Elbet emir ve nehylerini tebliğ etmek için seçtiği Peygamberlerini daha “hassas ve özenle” seçer; çünkü Onlara büyük ve ağır vazife (kavlen seqîlâ) verecektir. Herkese özelliklerine göre vazife vermesini en iyi bilen O’dur. Kimini de hiç seçmez, çünkü onda hiç bi işe yarar özellik görmez. Ötede de seçim olacak. Kâfirlere (Mücrimlere) : “Siz şöyle bi ayrılın bakalım!.” (vemtâzül yevme eyyühel mücrimûn) denecek. (Yasin, 59.); Müslimler de seçilecek!...

...

Abdulmuttalib’in koyduğu Muhammed ismine nasıl Mustafâ eklendi de Efendimizin ismi Muhammed Mustafâ oldu, seçildi?

Allah, seçeceği birini öksüz ve yetim bırakır mı?

Bizim kıt aklımıza göre O’nu taltif eder, O'na sınırsız nimetler, iyilikler ikram eder ama öyle olmamış. O, zor bir çocukluk yaşamış, evet dedesi O'nu himaye etmiş ama dede erken yaşta vefat etmiş, O'nu/Efendimizi, Abdulmuttalib oğlu, Efendimizin amcası Ebû Talib’e emânet etmiş, Ebû Talib’in ekonomik durumu zayıfmış, Efendimiz çobanlık yapmış, biraz ileri yaşlarında ticaret kervanlarında amcası adına görev almış, kimseyi kandırmamış, kavmi içinde ve dışında güvenilir/el-emîn biri olmuş, tüm kabileler Ona güvendiği için Hacer-ül Esved taşının yerine konulmasındaki savaşı önlemiş, hakemlik/arabuluculuk yapmış, (mış’lar, masal mış'ları değil, benim dilimin acizliği) ... 25 yaşına gelince bir kaç kez Hz. Hatice Vâlidemizin ticaret kervanını Onun adına emin, güvenilir ve iyi kazançlarla yönetip teslim etmiş, herkesin olduğu gibi Hz. Hatice Vâlidemizin de güvenini ve gönlünü kazanmış ve 40’lı yaşlardaki Hz. Hatice Validemizle evlenmiş. Bence bu evlilikten sonra (yâni 25 yaşından sonra) ekonomik açıdan rahatlayınca kendini daha çok tefekküre vermiş ve Hıra yolculukları/arayışları başlamış, yaklaşık 15 yıl yoğun tefekkür hayatı yaşamış ve elindeki (hanımından kalan) servetin büyük çoğunluğunu da bu dönemde infak etmiş, bu durum karşısında Hz. Hatice Vâlidemizin (biraz âmiyâne olacak) “gıkı” çıkmamış, ilk vahiy geldiğinde O'na ilk inanan, O'nu ilk tesellî eden, zor günlerinde hep yanında olan O (Hz. Hatice) olmuş. Yaklaşık 25 yıl süren bu evlilikten Kâsım,  Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, Abdullah ve Fâtıma dünyaya gelmiş; Efendimizin Peygamberliğinin yaklaşık 10. yılında, hicretten üç yıl önce Milâdî 620’de Ramazan ayında Hz. Hatice vefat edene kadar Efendimiz kimse ile evlenmemiş, O'nu (Hz. Hatice'yi) hiç unutmamış; Hz. Âişe Vâlidemiz, Efendimizin Hz. Hatice sevgisini ‘kıskanıyorum’! demiştir.

Efendimizin temizlenmesi ve seçilmesine giden süreç ‘kanaatimce!’ büyük ölçüde 25 ilâ 40 yaşları arasında gerçekleşmiştir. Hz. Hatice vâlidemizle evlenince nisbeten maddî bir zenginliğe kavuşmuş (‘vevecedeke âilen fe eğnâ’, Duhâ, 8); bu dönemde Zeyd b. Harise'yi ve Hz. Ali'yi himayesine almış, garibanlara bol bol, cömertçe ikramda bulunmuş ve Hz. Hatice Vâlidemizin bu duruma en ufak bir ses (imâ dahi) çıkarmamıştır!.

Bence! (Allah-u A'lem) Efendimizin seçilmesinde Hz. Hatice Vâlidemizin çook büyük emeği/katkısı vardır. Bu nasıl bir sevgi Ya Rab!. Tüm canınızı ve malınızı sevdiğinize vereceksiniz ve bundan en küçük bir rahatsızlık duymayacaksınız!.

...

“Yetimdin, barındırmadım mı; şaşkındın, hidayet vermedim mi; fakirdin, zengin etmedim mi?.” (Duhâ, 6-8.)

Evet Ya Rabbi; yaptın. Sen her şeye kâdirsin. Yetim ve öksüz bıraktın!, Benden başkasına muhtaç olmasın diye!. Şaşkın bıraktın!, hidayeti Ben’de arasın diye!. Fakir bıraktın!, zenginliği malda bulamasın ("mal olmasın"!) diye!.

...

Seçilenlere vahiy iner. Seçilenler çeşit çeşit, derece derecedir. Bal arısına da vahyedilir, Musâ'nın anasına da Meryem anamıza da.

Bakın Zilzal (4 ve) 5. ayet, yere de vahyedileceğini (bienne Rabbeke evhâlehâ) söylüyor. Evhâ, vahy, esin, ilham, sezgi, fısıltı demek. En'âm 122. ayette “Biz, insan ve cin şeytanlarını Peygamberlere düşman kıldık; onlar birbirlerine yaldızlı-yalan sözler fısıldar = yûhî ba'duküm ilâ ba'd ...” der. Burada önemli olan, Allah'ın vahyetmesi; O, aslâ yalan vahyetmez. Vahy kelimesi türevleri ile birlikte Kur'ân’da 78 kez geçer; bu kelimenin bilindik anlamı, Allah'ın, seçtiği bir kuluna ilahî bilgi iletmesidir. Vahyin mahiyetinin ne olduğunu vahyi alan ve elbet Veren bilir; Kitab/Kur'ân, bize vahyin dereceleri olduğunu bildirir; herkes derecesine göre “vahiy”! alır. Bizim gibi derecesi yerlerde sürünenler bunu ya anlayamaz ya da şeytanî fısıltıları/vesveseleri, istidrâcları vahy zanneder; üstelik anlayamadığı gibi anlayanları da zındıklıkla suçlar. Şu kesin : Hz. Muhammed’den sonra “vahiy” alan bir Peygamber aslâ gelmeyecek ama Allah (c.c.), “vahiy göndermeye devam edecek”!. Bu vahiyler Efendimize gelenler gibi elbet bağlayıcı olmayacak ama en azından O'na gelen vahyi (Kur'ân'ı) açıklayıcı ilham ve sezgi şeklinde olabilecek. İnsan bal arısından daha mı değersiz? Allah, artık kulları ile irtibatını kopardı mı sanıyoruz? Nasıl hüküm veriyoruz? Ne biliyoruz? Hâşâ Allah'ı mı sınırlıyoruz?

...

En kaliteli vahiy, Övülmüş ve Seçilmiş’e = Muhammed Mustafâ’ya iner, O da Kur'ân-ı Hakîm’dir. 

Sözün özü : Vahye/Kur'ân’a kendini hazırlayan ve anlayan “vahiy” alır!. Vahyi anlayan ve yaşayan seçilmiştir ve övülmüştür. 

Rabbimize Hamd, Efendimize Salât-ü Selâm olsun.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET