ŞEYTAN-1

Şeytanın ontik varlığı (ontolojisi) insanoğlunu tarih boyunca hep meşgul edegelmiştir. Kimi onu inkâr etmiş kimi ona tapmış (satanizm) kimi de onu çok önemsememiştir. Şeytan hakkında en kapsamlı bilgiyi 'Kötülüğün Tarihi' kitapları serisi şeklinde Jeffrey Burton Russell vermiştir (Kötülüğün Tarihi serîsi 1-2-3-4. İblis. Şeytan. Lucifer ve Mephistopheles.) ama bu dört kitap, şeytanın ontik/ontolojik yanını değil insanoğlunun şeytan algısını anlatır.

Şeytan hakkında en doyurucu bilgiyi Kur'ân-ı Kerîm verir.
Kur'ân, şeytanı tarih-öncesi varlığından alarak tarih sahnesine çıkarır; onun tarih-öncesi varlığına iblis; tarihsel varlığına da şeytan der. Tarih-öncesi dediğim dönem, insanın henüz dünyaya gönderilmediği (insanın henüz bir tarih yapmadığı) dönemdir; tarihî dönem de cennetten kovulma, dünyaya inme/düşme ile başlayan dönemdir; bu dönemde şeytan insanın içine gizlenerek, insanda dünyaya gelir, insanda varlık kazanır.
Ne demek istiyorum?
Şeytanın burada somut (gözle görülür, elle tutulur bir) varlığı yoktur!; (bu, şeytan yok anlamına aslâ gelmez)!.
Şeytanın varlığı duygusal ve düşünsel düzeyde “gerçek”; somut, görünen, algıya konu olan düzeyde ise “sahtedir” ama her duyusal ve düşünsel düzeyde olan da şeytan değildir. Duyusal ve düşünsel düzeyde “sahte, bâtıl ve yalan (haktan uzak) olanın” varlığıdır şeytan.
Bu “sahte, bâtıl ve yalan (haktan uzak) olanın” varlığının görünür dünyada bir maddesi ve sûreti yoktur, o varlık burada insan sûretinde, insanda görünür/görünüyor. Her ne kadar tarihte çeşitli şeytan figürleri çizilmişlerse de (varsa da), onlar tamamıyla tasvîrî/betik, hayalî ve betimlemeye yöneliktir.
Şeytan, insandaki kötü ve kötülüktür. Bizdeki haktan-hakikatten uzak duran körlük, kadüklük, hödüklük ve dümbüklüktür. Kötü ve kötülük konusunda o/şeytan, bizde amatörlük de yapabilir profesörlük de; yâni bizler kötü davranmaz, kötülük yapmazsak onun bizdeki varlığı amatörce olur, amatör kalır; sürekli kötülük yaparsak bizi bir profesör gibi profesyonelce idare eder; onu amatör tutan da profesörlük seviyesine yükselten de biziz; onu yanımızdan (duygu ve düşünce dünyamızdan) sürekli kovar (recm eder), yüz vermezsek, bize bir köpek gibi yalakalık yapar, kuyruğunu sallar; hohpohlar, beslersek bizde bir yer edinir, büyür ve sonunda bize hâkim olur. Din buna ‘nefsi ilâh edinme’ der, bunu/bu hâli şiddetle yasaklayarak 'sizin ilâhınız sadece Allah'tır.' hatırlatması ile bizi sürekli iyiye/iyiliğe yönlendirir. Yanlış anlaşılmasın!, şeytan, Allah'ın düşmanı (karşıtı, anti-tezi) değil, insanın düşmanıdır; insanın içindeki diyalektik mücadelenin negatif yüzüdür şeytan; ve şeytanın varlığı insanın samîmîyyet testi için zorunludur; gücü o kadar da ciddî/önemli değildir. Nükleer kuvvetler güçlü ve zayıf diye ikiye ayrılıyor ya!, şeytanın gücü de zayıf nükleer kuvvete benzer. Biliyorsunuz zayıf nükleer kuvvetin bir kütlesinin olmadığı, güçlü nükleer kuvvetin yanında ‘milyarda bir’ bile bir güce sahip olmadığı söylenir; işte şeytan bi nevi bu zayıf nükleer kuvvete benzer; eğer bu kuvvet olmasa idi atom da maddî dünya da (buradaki hayat) olmaz, deneme de gerçekleşmezdi.
Öte dünyada şeytana (kötülüğe) tâbi olanlar (nefsini ilâh edinenler), ateşte arınmak için onunla birlikte cehenneme; onu dinlemeyerek sadece Allah'ı ilâh edinenler temiz kaldıkları (kendilerini temiz tuttukları) için cennete gireceklerdir.
Şeytan, insanın içindeki pis, pisliktir; pis adam, temizlenmedikçe temiz bi bahçeye (biyere/cennete) giremez.
İnsanı pislikten iman ve salih amel arındırır. İnanmayanlar, dolayısıyla iyilik yapmayanlar ma'nen pis kokmaya, pis kalmaya devam ederler ama onlar kendilerini temiz zannederler.
“Kim Rahmân'ı zikirden yüz çevirirse (Rahmân'nın uyarılarına duyarsız kalır, kulak asmazsa), Biz ona şeytan(lar)ı musallat kılarız da artık o/nlar onun yakın (arkadaş)ı olur/lar. Onlar/şeytanlar onları saptırdıkları hâlde, onlar kendilerini doğru yolda sanırlar.” (43/Zuhruf, 36-37.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET