TARİH

Tarih, tekerrür (tekrar) etmez.

Dün yaşanan, bugün aynen yaşanmaz.

Tarihten ders alınır ve tekâmül edilir.

Tarihe özenmek, tarihle övünmek ve oraya takılı kalmak, bugünü tarihe taşımaktır; bugün tarihe taşınmaz.

Buna rağmen bizde tarih hep tereddüt olmuş, bedenimiz olmasa da zihnimiz tarihe takılı kalmış, bitürlü bugüne gelememiştir. Böyle bir zihin nasıl tekâmül eder?!.

(Şanlı tarih, Muhteşem İmparatorluk, Asr-ı Saadet zihnimizde (bizde) özlemi değil iyi ve sağlıklı bir gözlemi çağrıştırmalı/uyandırmalı; 'onlar ne yapmış da öyle yaşamış, biz niye böyle! yaşıyoruz?' sorularını sordurmalı ve kendimize çeki-düzen verdirmeli; yoksa müşriklerin, sorgulamadan 'biz atalarımızın dinine göre yaşıyoruz.' dedikleri duruma düşeriz ve tarihi putlaştırırız.)

Hayat fiilen bölünmez ama anlamak için zihnen bölünebilir. Bu bölünme kabaca dün (tarih), bugün (şimdi) ve gelecek şeklindedir.

Hayat, şimdi ama gelecek için yaşanır; dünkü yaşam bitmiştir; dün de bugün de yaşamın amacı gelecektir; şimdi hiç bir zaman kendi başına bir amaç değildir.

Gelecek, âqıbettir; âqıbet de Mutteqîlerindir = vel âqıbetü lil Mütteqîn. 

Yukarıdaki cümleyi bibaşka şekilde kurarak notu sonlandırayım.

Tarih, tekâmül etmek için kendisinden ders alınan olağanüstü-harika bir hocadır; put değil.

Bazı insanlar!, böyle olağanüstü-harika hocalarına ‘taparlar.’!. Keşke ders alarak tapsalar!. Dikkat! Son iki cümlede ironi var; tedbirli olun (ısırır.).

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET