USÛL İLMİ

Usûl, aslında bir ilim değil, yöntem. İlim, bir amaç (gaye/hedef) içindir; bu amaca götüren yola (yönteme, metoda) da usûl denir. Usûl, niyete benzer. Niyetin de usûlün de aslında başlangıç ve bitiş noktaları aynı yere varır. Usûl, asla (esasa) dönüştür.

“İlim, bir nokta idi, onu cahiller çoğalttı.” Hz. Ali (r.anh.)

Bizler, geçmişte üretilen usûle (= üretim biçimine, mantığına, yönteme) değil, üretilenlere (= üretilen bilgilere) bakıyor, o bilgileri esas alıyoruz. Hâlbuki onlar (= Selef ulemâsı), ürettikleri bilgiyi, kendi çağlarında, kendi sorunlarını çözmek için ürettiler; bizler, onların ürettikleri bilgileri değil de sorun çözme yöntemlerini (= usûllerini) alıp, bugünün sorunlarını çözmeliyiz. Tabiî onların sorun çözme yöntemleri (usûlleri) Kur'ân’a uygunsa!. (‘Yarılma’ yazımda sözünü ettiğim durum yaşanmamışsa.)

Bugün de aynı usûl geçerli olur mu?!. Olur. Şeytan, insan fıtratını bozmamışsa, insan muhakemesi aynı usûllerle (= esaslarla) çalışır.

Fıtrat nasıl bozulmaz?!.

Rabbi ile (akıl) bağını koparmazsa. Kendini “bişey” sanmazsa, bozulmaz. Rabbine değil de kendine (= kendi aklına) güvenirse, Rabbi ile olan bağı kopar, fıtratı bozulur. 

Akale (=عقل/Akıl), aynı zamanda deveyi ayağından bağlama, kontrol altına alma, başıboş bırakmama demektir.

...

Ortalıkta (başıboş sokak köpekleri gibi) başıboş develer de dolaşıyor. Bi yasa da bunlar için mi çıkarsak?!.

Usûl olmayınca akıl, başıboş kalıyor, istikâmetsiz (= amaçsız, maksatsız) iş yapıyor; “ne olsa gider” (Feyerabend) demeye başlıyor, savruklaşıyor.

Akletmede usûl, asıldır. Bizler, aslı/usûlü kaybedince, akletmenin yerine nakletmeyi koyduk; “akılcı” değil “nakilci” olduk. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM