MEHCÛR (مهجور)

Mehcûr, metrûk (terk edilmiş) demek. Kelimenin kökü HCR, hicret de terk etme; bir yeri bırakıp başka bir yere gitme. Ölü dillere, lügat-ı mehcûr denir. Bu kalıp (= mehcůr), sadece Furkan, 30. âyette geçer. Pasaj, 21. âyetten itibaren 34. âyete kadar okunduğunda, Rabbe (ve Vahye) inanmayan, O’na kavuşmayı inkâr edenlerin, “bize de melekler inseydi, biz de Rabbimizi (rabbenâ diyorlar!) görseydik ya!...”, dediklerine; melekleri gerçekten gördüklerindeki hâllerine; Zikre (Kur'ân’a) değil de şeytana uydukları için keşke! ve eyvaah! deyişlerine, vurgu yapılır ve onlara gönderilen Elçinin : “Ya Rabbî işte bu kavmim (bunlar), Bu Kur'ân’ı (=Senin Kitâb’ını) mehcûr (= metrük) bıraktı = terk etti.”; demesine şahit oluruz.

O kavim, hangi kavim, kim?!.

Biz değiliz, değil mi?!!. Biz, Peygamberin kavminden miyiz?!!; bu kavim, olsa olsa bir Arap kavmi olur!!. Peygamber Arap. Biz, rahat olalım!!. Biz, O Kur'ân’ı öpüp başımıza koyuyoruz, yükseklerde tutuyoruz; Ona saygısızlık edenleri “linç” ediyoruz!!. Peygamber, Rabbine bizi “şikâyet” ediyor olamaz!!.

Şeklen olamaz. 

Mehcûr, Kitâb’taki hükümlerin terki, Kitâb’ın gündelik hayattan (= çarşıdan-pazardan, sokaktan) kovulması, ıssız, sessiz ma’bedlere hapsedilmesi, tek başına ve yalnız bırakılması, kimseyle konuşturulmaması, görüştürülmemesidir.

Bu da bizde yok! mu diyorsunuz!!. Biz, Onu hep konuşturuyoruz; üstelik en güzel sesli kurrâlarımızın sesinden!!...

Peygamber, bizi şikâyet ediyor olamaz. Onlar, “O Kur'ân, Ona birden/bir ânda niye indirilmedi de parça parça indiriliyor, indirildi.” de diyorlar; biz, böyle bişey de söylemiyoruz. 

O Kur'ân’ın Ona birden/bir ânda indirilmemesi, sindirilmesi ve yaşanan hayatla senkronize edilmesi için.

Bizim hayatımız Kur'ân’la senkronize, biz Onu sindirdik!!.

Peygamber, bizi şikâyet ediyor olamaz!!. Biz rahat olalım, mı diyorsunuz. 

Ben öyle düşünmüyorum.

Yanlıyor olabilirim. Keşke yanılsam!.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM