İSİMLENDİRME = TESMİYE

İsimler, varlıklara verdiğimiz adlar. Onlara doğru karşılık verdiğimizden emîn olmalıyız, yoksa, yanılır, yanlış bilgileniriz. Doğru isimleri, bize Rabbimiz öğretmiştir. = “ve alleme Âdem-el esmâe küllehâ...” (2/31)

Esmâ (= İsimler) ile semâ kardeştir. İsimlerin karşılıkları olan bazı şeylerin (= varlıkların) bulundukları yerler, aşağıdadır; bizler onları isimlendirerek zihnimize “yükseltiriz”!. Bazı isimlerin karşılıkları ise zaten “yüksektir”; En Yüksek İsim ise Allah İsmidir. Allah İsmi, Allah değil, Allah’ın bizdeki karşılığıdır, O’nun karşılığı sadece O’ndadır; O’na, O’ndan başkası vâkıf olamaz ama yaklaşa/yakınlaşabilir; O’na en yakın olan da Efendimizdir; O, O’nun Habîbidir.

Allah İsmi (= Allah) dışındaki tüm isimler, sınırlıdır, belirlidir.

Bilme, bu isimler arasındaki “sınırlı ve belirli” yolculuktur. Bu yolculuk, O’nun öğrettiği şekilde olursa, doğru olur ve “en sonunda”! O’na “varılır”!; aksi (= keyfî isimlendirme), beyhûde bir çaba olarak kalır.

Onlar (= o müşrikler), Allah’tan başka bir ilâh olmadığı hâlde bazı varlıkları (= putları, tağutları, vb. güçleri) ilâh olarak isimlendiriyorlar. Bu onların kendi isimlendirmeleri. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir; Rablerinden onlara bir hidâyetçi (= yol gösterici) geldiği hâlde, onlar zanna ve nefislerinin (keyflerinin) hevâsına kapılmışlardır. (Bknz. 53/23.) (Yine) onlar, meleklere de (kafalarına göre) dişi/kız isimleri veriyorlar. (Bknz. 53/27.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM