INDE = (عند)

Arapça, yanında anlamında bir edat ınde. Bu harf yapısı/dizilim, anede, anüde şeklinde de okunur. Anede/anüde, fiil formudur, anlamı, inatlaşmak, ‘dediğim dedik’ tavrı takınmak; anîd, sıfat formu, anlamı, inatçı, dik başlı; bu kelime, zaman formu ile de kullanılır, ındehâ (عندها) ve ınde zélik (عند ذلك), o ân, o zaman, demek.

“Rabbin yanında/katında = Rabbe yakın olanlar = (عند ربك), O’na kulluk ederken aslâ tekebbüre (kibre) düşmezler. (Her zaman, her yerde) O’nu tesbih ederler ve (her zaman, her yerde) O’na secde ederler.” (7/206.)

Rabbin yanında/katında = Rabbe yakın olmayı, عند ربك yi nasıl anlamalıyız; Rab, herhangi bir yerde ve zamanda olur mu?!.

Hayır; ama akıl, zaman ve mekânın içinde iş görür; zaman ve mekânı aşamaz. Oysa Allah, zaman ve mekânın dışındadır, herhangi bir yerde ve zamanda değildir. 

Biz, Rabbimizi “tahayyül ve tasavvur” ederken, O’na bir yer ve bir zaman “ta’yin” ederiz; ama bu, aklımıza “yatmaz”, hemen “sübhânellah” deriz; âyet (7/206), buna (da) işaret ediyor.

Allah’ı akıl ile anlamak (kavramak) mümkün değil; küçük, büyüğü kavrayamaz; ama O’nun BÜYÜKLÜĞÜNÜ = AZAMETİNİ = YÜCELİĞİNİ idrak edebilir; yine de O’nu hiçbir şeye benzetemez.

Allah’ın Subûtî Sıfatları yanında, Selbî Sıfatları da vardır. Subûtî Sıfatları, O’nu olumlayan = O’nda olması zorunlu olan; Selbî Sıfatları, O’nu, olumsuz özelliklerden uzak tutan, O’nda olması aslâ mümkün olmayan sıfatlardır. O’ndan zaman ve mekânı selbetmek (= sübhânellah demek) de böyledir.

Meseleye böyle bakınca, عند ربك yi anlarken zamanı ve mekânı “geçici bir süreliğine” O’na atfetsek, O’nunla ilişkilendirsek de O, zaman ve mekândan münezzehtir. Bu, “geçici olan = kalıcı olmayan” durum, bizdeki Allah tasavvurunu, tahayyülünü oluşturur ve hemen bizi “sübhânellah” demeye götürür. 

Geçici durum, teşbih; kalıcı olan durum, tenzihtir. Teşbihte hata olur; tenzih, temizliktir, nezihliktir; Allah, hep temiz, hep nezihtir. Kul ne kadar O’na yakın olursa olsun, kulun Allah tasavvuru ve tahayyülü, tam temiz, tam nezih olmaz, bu yüzden Allah’a saygısı olan herkes, “sübhânellah” demelidir.

Teşbih, O’nu anlamak için O’nu yaratılmış olan bişeye benzeterek sınırlamak; tenzih, O’nu herhangi bir insanî tasavvur, tahayyül ve teakkulle  (düşünceyle) sınırlamamak, kayıtlamamak; her türlü insanî tasavvur, tahayyül ve teakkulden (düşünceden) uzak tutmak, berî/temiz kılmak ve ululamaktır.

Rabbin yanında/katında olmak = عند ربك, Rabbe yakın olmaktır ama bu yakınlığın zamanla ve mekânla hiçbir alâkası/ilişkisi yoktur; çünkü Rab, zamanla ve mekânla kayıtlanamaz.

Anlayamadım mı diyorsunuz?!. Anlayamazsınız. Bu, anlaşılacak bişey değil, hâllenilecek bişey. 

Hâllenmek :

1. nesnesiz. Yeni bir duruma girmek, durum değiştirmek.

“Çisen çisen yağmur yağar çiçekler / Haziranda mavi nergis hâllenir.” Âşık Ali İzzet

2. nesnesiz. Kendinden geçmek, bayılır gibi olmak.

3. -e, argo. Bir şeye karşı istek duymak.

(Kaynak : TDK Sözlüğü)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM