ALLAH İLE İLETİŞİMİMİZ

Bizim Allah ile iletişimimiz Kur'ân ile. Kur'ân, Arap dilinde. Ölü diller hariç, dil, yaşayan, dinamik, canlı bir kurum, varlık.

Şurâ, 51. âyette “Allah, bir insanla ancak Vahy, perde arkasından veya Elçileri yoluyla konuşur (= iletişime geçer).” denir.

Vahiy, Veren ile Alan arasında çook hızlı, çook gizli ve çook özel bir iletişim biçimidir; rüya gibidir. Rüyada çok kısa bir sürede çook şey görürüz. En uzun rüyalar 15-20 saniyeyi geçmez ama bize seneler geçmiş gibi gelir. Rüyanın da bir dili vardır ama o dil bizim bildiğimiz dile benzemez.

Bizim bildiğimiz dil, seslerden ve harflerden oluşur ve onları telaffuz etmek (konuşmak) ve yazmak zaman alır. Farklı dil çeşitleri olabilir : İşaret dili. Doğal dil. Özel dil, Kuş Dili gibi.

Kur'ân, bize yazılı bir Kitâb hâline gelmeden, Efendimizin kalbine “ÖZEL BİR DİL” olarak ilkâ edildi, indi, Efendimiz de O dili kavminin diline tercüme etti veya O dil Ona doğrudan Arapça indi; bunu sadece Efendimiz ve Rabbi Allah bildi.

Ama bizim Allah ile iletişimimiz, ‘kendi özel ruh ve duygu durumumuz’ hariç, Arapça ile veya Arapçanın kendi anadilimize tercümesiyle kurulur.

Kendi anadilimizde olduğu gibi Arapçada da kelimelerin düz, yan, eş, mecaz, sembolik, vb. anlamları vardır; biz bu kelimeleri, yaşadığımız hayatın realitelerine, içinde bulunduğumuz sosyal, psikolojik, siyasal, vb. sorunlara göre kullanırız.

Kur'ân’ın Dili olan Arapça da, bu özellikleri doğal olarak bünyesinde barındırır. Rabbimiz Allah, boş yere ve boş mekâna konuşmaz; O'nun konuştuğu Dil, sürekliliği ve canlılığı olan bir dildir; O, Onu belli bir mekâna ve zamana hasretmez; son indirdiği Kitâb’ı da kıyamete kadar geçerli bir Kitâb olarak indirmiştir. Bu yüzden Arapça, kıyamete kadar yaşayacak bir dildir; başka diller ölebilir (= ölü dil hâline gelebilir) ama Arapça, hep yaşayacaktır. 

Kur'ân da hep yaşayacaktır. 

Kur'ân’ın Dilini, belli bir zaman dilimine ve mekâna hapsetmek veya Onun belli bir zaman diliminde ve mekânda yapılan yorumlarını (= tefsir ve meallerini) nihaî yorum olarak görmek, O dili öldürmek, Onu o zaman ve mekânda dondurmaktır.

Dil, “değişiyorsa”, o dilin taşıdığı kelime ve kavramların anlamları da “değişir”!. Bu değişimi sağlayan, hayatın yeni şartlarıdır. Sakın hâ, bunu, Kur'ân da değişir şeklinde anlamayın; Kur'ân’ın tek bir harfi (= kelime ve kavramı) dahî değişmez, değişmeyecek ama o harflerin oluşturduğu kelime ve kavramların anlamları yaşanan hayatlara (güne) göre yeniden yorumlanacak.

Kur'ân Dilinde anlamları aslâ değişmeyecek olan kelime ve kavramlar, itikadî ve ahlâkî olanlar = inanca ve ahlâka taalluk edenlerdir. Çünkü onlar, kurucu ve düzenleyici kurallar ve umdelerdir. (= ilkeler, prensiplerdir.)

Siz, Rabbinizle aranızda “özel bir dil” geliştirebilmişseniz, O’nunla iletişiminizde başka bir dile ihtiyacınız yok, ama bu dili geliştirmenin yolu yine Kur'ân’dan geçiyor, bunun başka bir yol yok. Çünkü Allah artık, Nübüvveti (= Nebe/Haber/Mesaj göndermeyi) sonlandırmış, son Kitâb’ını kıyamete kadar geçerli kılmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM