ŞEYTAN KİMDİR?!.

Kitâb bize, şeytanlığın (= şeytan olmanın) iki gerekçesini sunar : “ebâ vestekbera. = kaçınma = reddetme/çekinme ve büyüklenme = kibir.”

Ebâ (= bir görevi almaktan kaçınma = çekinme) fiili, Kitâb’ta 13 yerde geçer. En “çarpıcı olanı” da Ahzab, 72’de. Bu âyet, emânet âyeti olarak da bilinir. "Biz, emâneti göklere ve yere sunduk (= teklif ettik) onlar onu yüklenmekten kaçındılar (= feebeyne), korktular (= ve eşfaqne)." Şefeqa kökü, endişeli, ürkek ve korkak olmanın yanında müşfik (dirençsiz?!) olmayı da imler. Şeytanın, verilen secde (= itaat) emrini yerine getirmekten kaçınması (= ebâ), kibrinden, kendine çok fazla/aşırı güvenindendir; fazla güven, kibir getirir/doğurur. Onun için, kişi kendine değil, Kendine çook güvenen (= El-Mütekebbir olan) Rabbine güvenmelidir. 

“Gökler ve yer, bu emâneti reddetti, onu insan üstlendi. Ama o da zalûm ve cehûl çıktı. = ... innehû kâne zalûmen cehûlâ” (33/72.) Zalûm, zâlim; cehûl, cahil. Zalûm ve cehûl, birbirleri ile uyumlu. Zalûm, hem zulumâtın/karanlığın (dolayısıyla bilgisizliğin, cahilliğin) kökü, hem de zulmün. Cehûl, zaten bilgisizlik = aklın karanlığı = bilgi karanlığı. Bi adam, cahilse (cehûlse), zalim olması; âlimse, âdil olması mümkün ve kuvvetle muhtemel.

Kaçınmada, endişe, titreklik ve korkaklık imli (gizli), demiştim; bu, büyük oranda câhillikten/cahâletten (= cehûl olmaktan) kaynaklanır; zulüm (= zalûmlük) de, kişinin kendine (= kendi bilgisine, kendinde olana) aşırı güveninden, istikbârından (kibrinden, böbürlenerek kendini bişey sanmasından) kaynaklanır. = “insan, zâlûm ve cehûldur.” (33/72.)

Emânete ihânetin, cahillik ve zalimlikle çook yakın ilişkisi var; nitekim bu âyet bize bunu öğretiyor.

İşte, secde etmeyen (= Rabbinin emrini dinlemeyen) şeytan, böyle bir İNSAN’dır; insan, cahil olunca/kalınca da, ‘sadece ben bilirim’ diye kendini bişey sanınca da şeytanlaşır.

Şeytanı dışarda aramayalım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM