GÖRÜNTÜ ve GERÇEKLİK

Fenomen ve Nümen. Bu yazıda felsefî (teorik) tartışmalara girmek istemiyor; bu iki kavramı pratik hayata taşımak istiyorum.

Fenomen, bir tür şekildir; numen de o şeklin arkasındaki düşünce. Hayat, hem bir fenomen, hem de bir numen. Hayatın fenomen yanını, sosyal, siyasal, ilmî/akademik, ticarî ve dînî kurumlar; numen yanını bu kurumlara şekil veren, bu kurumları dizayn eden düşünceler belirler. Sosyal, siyasal, ilmî/akademik, ticarî ve dînî kurumlarımıza şekli, bu kurumların merkezini ve köşe başlarını tutan kişiler (onların düşünceleri) verirler. Bunlara karar vericiler de denir. Karar vericilerin akademisyen-teknokrat danışmanları ve bürokrat uygulayıcıları (memurları) olur.

Akademinin karar vericileri YÖK Üyeleri, ÜAK Üyeleri, Rektörler, Dekanlar, vs. Siyasetin karar vericileri siyasî parti başkanları, MKYK Üyeleri, Milletvekilleri (?!). Sosyal hayatın karar vericileri aile, STK’lar, medya, yazar-çizer-kültür adamları, sosyal fenomenler (sporcular, artistler, vs.). Dînî hayatın karar vericileri Diyanet, Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeleri, Cemaat ve Tarikat liderleri, ...

Sistem, siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik, ilmî ve dînî yanıyla bir bütündür ve herkes bir köşe başını tutmuştur. Bir bütün olarak sistemi benimsemeyenler, sistemin parçalarında yer bulamazlar. Sisteme “kafa tutmaya” kalkanlar, sistem dışına itilirler; bu gayet normaldir.

İşleyen, yürürlükte olan sistemden memnunsak, mesele yok. Kendimiz de bir köşe başını tutabilir veya köşe başında olan birilerine yaklaşarak (onlara destek vererek) nemalanabiliriz. Unutmayalım köşeler, sistemin şekli/görüntüsü (fenomeni); şekli de, o şeklin merkezindeki ve köşelerindeki kişilerin düşünceleridir (numenleridir). Komple sistem değişikliği, merkezin ve köşelerin değişimi (= merkezdeki ve köşelerdeki kişilerin düşüncelerindeki değişim) ile mümkündür; köşedeki bir kişinin değişimi ile sistem değişmez; o tek kişi, tüm sisteme karşı koyamaz; o kişinin sistem aleyhine çalıştığı fark edildiğinde, ânında azledilir = görevden alınır, işine/görevine son verilir. 

Sistem değişikliği yapılmak isteniyorsa :

Mevcut sistemin zaafları çook iyi tespit edilmeli.

Yeni sistemin şekli tasarlanmalı, ve

Yeni sistem, mevcut sistemin dışında hazırlanmalı.

Yeni sistem de köşeli olursa, o sistemin şekli de bozuk olur, âdil olmaz.

Âdil sistemin şekli nasıl olur?!.

Kâbe’de namaz kılanların aldığı şekil gibi olur. O şekilde TEK BİR MERKEZ vardır, herkes halka (saf) şeklinde O MERKEZ’e döner, yönelir. “İmtiyaz”!, O MERKEZ’e “yakınlıktadır”!. O MERKEZ’e gerçek yakınlığı, O’ndan başka hiç kimse bilemez; imamların ve ilk saflardaki kişilerin görüntüdeki yakınlığı aldatıcı olabilir; adam, dünyanın en uzak ucundan O MERKEZ’e yönelmiştir ama O’na, O MERKEZ’in dibinde olanlardan çook daha yakın olabilir.

Görüntü (fenomen) ve o görüntüye şekil veren düşünce (numen) aldatıcı olabilir, demiştim ama yine de onlara burada ihtiyacımız vardır; hakikati ise, sadece O bilir. Bizdeki görüntü ve gerçeklik, bizi tatmin/memnun ediyorsa, bizler, o görüntü ve gerçeklikle (= kurduğumuz ve içinde bulunduğumuz veya kurmayı düşündüğümüz sistemle) idare ederiz.

Bilelim ki görüntü, her zaman gerçekliğe uymayabilir; hakikate uyup-uymadığını da hakikatle karşılaşınca (ölünce) göreceğiz/bileceğiz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM