YAZI ARACI OLARAK KALEM
Bizim bildiğimiz kalem, bizim icadımız; değişken ve dönemsel; dün bu, divitti; bugün, kalem ve klavye; yarın, başka bişey olabilir.
Kalemi ve Levh’i (= kalemin yazdığı levhayı) anlamak için biraz Tasavvuf literatürüne bakmak gerekiyor. Allah, Nûn’a ve satır satır yazan kaleme yemin ediyor. (68/1. 96/4. 3/44 ve 31/27) Nûn, harf olarak hokka gibi; kalem de divit gibidir; hokkada, şimdiki kalemlerin içinde mürekkep var; klavyede bu mürekkep, elektronik ve digitaldir. Ressamın kalemi, boya, fırça ve tuval; müzisyenin kalemi, nota ve enstrümandır, vs...
68/1 ve 96/4’de sözü edilen Kalem, Allah’ın Kalemidir; Allah, o Kalemle yazmış, o Kalemle yaratmıştır. Âlemdeki (= kâinattaki) her şey, Allah’ın Kalemi ile yazılmış/yaratılmıştır. Her ne kadar “kalem kırıldı, mürekkep kurudu” deseler de, hayat = yaratma devam ettiğine göre ben, o Kalemin hâlâ yazmaya devam ettiğine inanıyorum.
Vahyin ilk âyetleri bize, bu Kalemin yazdıklarını okumayı tavsiye eder. “İqra! Bismi (bi İsmi) RabbiK-ellezî halaq. Halaq-al insâne min alaq. İqra ve RabbüK-el Ekrem, ellezî alleme bil kalem. Alleme-l insâne mâ lem ye’alem...” (96/1-5)
Rabbin bazı yazdıkları (yazıları), cansız/donuk (cemâdât); bazıları, canlıdır (nebâtât ve hayvanât); gökteki (semâdaki) ve gaybdaki yazılarına ise henüz vâkıf değiliz ama bunların hepsi Kalem ile yazılmıştır. (Canlılık ve cansızlık görelidir, mekânlara göre değişir.)
Kur'ân da O’nun “yazısıdır”!. O, O yazıyı (= Mushaf’ı) canlandırmayı bize bırakmıştır. Efendimiz Onu 610 ilâ 632 arasında hayatıyla canlandırmış, buna, Sünnet demiştir. Vedâ Hutbesinde size iki şey bırakıyorum : “Allah’ın Kitâb’ı Kur'ân ve (O Kur'ân’ın pratiği hayatım =) Sünnet/im = Örnekliğim.” demiştir. Biz, Onun Sünnetinden yola çıkarak = Onu model alarak Kur'ân’a gider, anlar, Onu “kendi sünnetimiz”! (hayatımız) kılarak canlandırabiliriz. = âdetâ Kur'ân’ı ve Efendimizin Sünnetini, kendi hayatımızla = kendi kalemimizle “yeniden yazarız”!. Bu “yeniden yazış”!, orijinal Kur'ân’a ve Efendimizin Sünnetine bir zarar vermez; kimse de “bu yazışın” yeni bir Kur'ân, yeni bir Sünnet olduğunu iddia etmez/edemez.
Rabbimiz, bizim “bu yazışlarımıza” bakarak bizi değerlendirecek; “bu yazışlarımızın” çook sağlam bir kopyası olan amel defterlerimiz de O’nun elinde. Yazışlarımızın Kur'ân’a ve Sünnete uygun olup-olmadığına bakacak ve ona göre bizlere not verecek ve bizi o notların karşılığı olan yerlere (cennet veya cehennem) gönderecek.
Her amelimiz (söz ve davranışımız) bir yazıdır ve bu yazılar, mahşerde okunacak, değerlendirmeye tâbî tutulacaktır.
Biline.
Yorumlar
Yorum Gönder