ÇARESİZLİK

Yaptığımız işten memnun olmama ama yine de yapmak (çalışmak) zorunda kalma, bir çaresizlik mi?!. Çoğumuz, işimizi sevmiyoruz ama yine o işte çalışmak zorunda kalıyoruz. Bunun bir çok nedeni olabilir. Maddî gelirinin (elde edilen paranın/ücretin) azlığı. Patronun tavrı. İş arkadaşları. İşin eve uzaklığı, türü, vs. Benim amacın bunlardan bahsetmek değil, buna benzer bir durumu hayatımıza transfer etmek.

Gidişattan memnun değiliz ama gidişata uyuyoruz. 

Gidişatı açayım mı?!. Hadi biraz açayım.

Faizi sevmiyoruz; faizli alış-verişler yapıyoruz. (arabalar, evler alıyoruz.)

Eğitim sistemini beğenmiyoruz; çocuklarımızı bu eğitim sistemine teslim ediyoruz. Oysa, önceden kendimiz, bu sistemi denemiş, beğenmemiştik; değiştirmek için de hiçbir şey yapmıyoruz. 

Batıyı beğenmiyoruz; batının ürettiği mallara ve kavramlara hücum ediyoruz; onların kulübüne (AB’ye) girmek için “kıvranıyoruz”!.

Batı aklını beğenmiyoruz; batı aklıyla düşünüyoruz.

Kendi toplumumuzda yaşanan İslâm’ı beğenmiyoruz; ‘gerçek İslâm, bu değil.’ diyoruz ama gerçek İslâm’ı yaşamak ve yaşatmak için gayret etmiyoruz.

Daha sayayım mı?!. Yeter. 

Sevmediğimiz işleri yapmaya, kendimizi mecbur hissetmemiz, ‘sevmiyorum ama yine de yapıyorum’, dememiz, alternatifsizliğimizden değil,  tembelliğimizden. Kendimizi “başka işler yapmak için” eğitebiliriz. İçkiyi sevmeyen bir adam, içki satmak veya içmek zorunda değil. Faize karşı olan biri, bankada çalışmak zorunda değil. Müfretadı beğenmeyen bir öğretmen, öğretmenlik yapmak veya o müfredata, %100 uygun ders anlatmak zorunda değil. Öğretmen, simit satamaz, ayakkabı boyayamaz diye bir kural mı var!.

Olmazsa olmazlarımız neler?!.

Kırmızı çizgilerimiz aşınırsa (= doğru bildiklerimizi yapmamakta ısrar edersek), bize her iş ve her şey normal, olağan ve doğru gelmeye başlar.

Doğruda ısrarcı olmaz, “basit riskleri = zorlukları”! göze alamazsak, çare bizim semtimize dahî uğramaz. Bunu nereden biliyorum?!. Vakti zamanında, babaları ölmüş altı kardeşin en büyüğü olarak, paraya çook ihtiyacımız varken, dinin sırtından para kazanmayı doğru bulmadığım için, elimdeki 94 puanlık imamlık belgesini yırttım-attım ve lokantalarda bulaşıkçılık yapmaya başladım; Rabbim de bana oralardan yeni kapılar açtı.

Biz, doğru bildiklerimizi yapalım, gerisini Rabbimize havale edelim. Çare O’nda. O ne kadar isterse, o kadar verir. Çarenin anahtarı bizde. Rabbimiz, bizdeki samimiyeti (= ihlâsı) görmek istiyor. O bizi hiçbir zaman çaresiz bırakmaz. Sabır ve kararlılık, çare kapılarını açar. Ümitsizlik, Mü’mine yakışmaz.

Çaresiz değilsiniz; çare sizsiniz, biziz; bizdeki iman = Allah’a güven. Bizler, Allah’a güvenir = inanır da O’nun Söz’ünü dinlersek, O bizi burada da ebedî hayatta da çaresiz bırakmaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM