AYDINLIK & KARANLIK METAFORU

Aydınlığın, karanlığın neresi metafor, demeyin; elbette bu iki kelimenin düz, herkes tarafından bilinen (= metaforik olmayan) anlamı da var. Aydınlık, karanlığın (= ışığın, nurun) yokluğu; karanlık da aydınlığın (= ışığın, nurun) varlığı.

İçimiz kararırsa veya aydınlanırsa (= kendimizi huzursuz/mutsuz veya huzurlu/mutlu hissedersek), bu ışık nerden gelir?!. Başka bir deyişle, bu ışık, içerde mi dışarda mı?!.

Aydınlığı ve karanlığı düz anlamı ile ele alır, anlarsak, ışık dışarıdadır; metaforik anlamı ile ele alır, anlarsak, ışık içeridedir. 

"Allah, göklerin ve yerin Nûr’udur. O’nun Nûr’unun misâli ..." (24/35.)

O’nun Nûr’unun misâli, dışardaki nurdan/ışıktan yola çıkarak anlaşılabilir. Bu misal, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. Kandil, cam içindedir. Cam, sanki inciden (yapılmış) bir yıldız gibidir. Onun yakıtı, mübarek bir zeytin ağacındandır. O, ne doğudadır ne batıda. Ona (hiç) ateş değmese de o sürekli ışık verir (= ışıtır, aydınlatır). O, Nûr üstüne Nûr’dur (= katmanlı Nûr’dur). İşte Allah böyle bir Nûr ile dilediği kimseye Nûr verir (= aydınlatır). Allah, (insanlar anlasınlar diye) böyle benzetmelerle misaller verir. Her şeyi (bu Nûr’u ile) bilir. (24/35. âyeti yorumlayarak verdim.)

Bu âyetteki metaforik anlatımı, sadece düz ve metaforik anlatım olarak alırsak; daha doğrusu, düz anlatımla metaforik anlatımın arasını/ilişkisini koparırsak, aydınlığı (= Nûr’u) da karanlığı (= zulümâtı) da anlayamayız.

Bu anlama çoğu kez kesik kesik veya ânlık, şimşek çakması gibi olur. Sürekli Nûr’a herkes dayanamaz. Bazıları da hep karanlıkta kalır. Peşindeki 40. âyet, bunlar için çok katmanlı karanlık (= deriiin bir deniz, üst-üste dalgalar = çook deriiin bir karanlık), o dalgaların üstünde de üst-üste yığılmış karanlık bulutlar... böyle (deriiin karanlık içindeki) bir adam, kendi elini dahî göremez, çünkü ona Allah (zerre kadar) bir Nûr vermemiştir, denir.

Hava çook açıkken, havada Güneşi örten (karanlık) hiçbir bulut yokken, karanlıkta kalanlara = hiçbir âyeti (= işareti) göremeyenlere ne denir?!. İşte, içi kararanlar (= mutsuz/huzursuzlar), bunlardır. 

Karanlık, aydınlığın (= Nûr’un) yokluğudur. Herkeste aynı Nûr yoktur. Çoğu insan, “yapay nurla/elektrikle” aydınlanır. Kafa gözüyle herkes; kalp gözü ile 24/35’teki Nûr’dan nasibi (= kalp gözü açık) olanlar görür.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM