SEFÂLET

Sefil, çoğulu süfelâ; isim hâli sefâlet. Sefâlet : 1) Yoksul, fakir, perişan. 2) Âdî. Alçak. Bayağı. Bu 2. anlam, sefih/süfehâ ile aynı. Sefih/süfehâ, akılsız, aptal demek. İlk anlam, maddî yoksulluk, yoksunluk; ikinci anlam; ilmî yoksulluk, yoksunluk (= cahillik).

İstisnâlar kaideyi bozmaz. Zenginlerimiz sefih. = parası var, aklı yok, parayı nereye harcayacağını bilmiyor. Yoksullarımız (= fakirlerimiz) sefil. = parası yok, sefâlet içinde yüzüyor.

Mevcut ekonomik sistem (= kapitalizm), fakirlere zengin olma umudunu vererek ayakta duruyor. Oysa, açgözlüler (= açgözlülük) olduğu sürece fakirlerin zengin olması hayal. Mevcut emtia (= pasta), herkes içinken, onu (= o pastayı), elinde çok imkânı olanlar daha çok alıyor = gasp ediyor. Zengin, elindekini paylaşmıyor; fakir, zenginin bu hâline imreniyor, (olmayan) aklını ‘ben de nasıl gasp ederime’ yoruyor. 

Kapitalizm (= batı aklı), işte böyle bir aklı (da) üretiyor.

Anlayacağınız bu sistemde, zengin de sefâlet içinde, fakir de.

Bu akıl, akıl değil. Kapitalizm, bu aklı kurumsal hâle getirdi. Buradan çıkışın yolu, mülkiyeti asıl sahibine vermekten = mülkiyeti emanet bilmekten geçiyor.

Akıl bile kendi mülkümüz değil; onu kendi mülkümüz gibi kullanırsak, işte böyle, şeytanî düzenlere umut bağlamaya devam ederiz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM