DÎNÎ DÜŞÜNCEDE DEĞİŞKENLİK

Dinde değil, dînî düşüncede.

Bilimdeki oynaklığın (değişkenliğin) benzeri dinde = dînî düşüncede de yaşanmıştır, yaşanmaktadır.

Düne kadar dînî düşünce, “din seçkinlerinin” (merkezin) elindeydi; internetle dînî bilgi de çevreye taşındı (= popülerleşti); merkez kayboldu ve din tartışmaları alevlendi; “din âlimleri” de bu popülariteye uygun konuşmaya başladı. Çünkü, ilimde de eksen kayması yaşandı. Eskiden ilim, Allah Rızası ve Allah’ın dinini tebliğ için tahsil edilirdi; şimdi, demokrasi ile birlikte, diploma/meslek, unvan, makam, itibar, vb. şeyler için yapılır hâle geldi; âlimlerin merkezi de kaydı.

Bizim, SABİT, İSTİKRARLI ve DEĞİŞKEN OLMAYAN (= SAMED OLAN) bir MERKEZ’e kul olan, kulluk yapan (= ilmi ile âmil olan, amel eden) din âlimlerine ihtiyacımız var; onlardır, bizi MERKEZ’de tutacak olanlar; savrulmaktan (savrukluktan) koruyacak olanlar. 

“Mü’minlerin toptan/topluca sefere çıkmaları uygun değildir. Dinde bilgi edinmek için, her grubun içinden bazı kimseler kalmalı; ve döndüklerinde halklarını bilgilendirmeliler. Umulur ki sakınırlar.” (9/122.)

“Sizden hakkı tavsiye eden, münkerden sakındıran bir topluluk oluşsun.” (3/104.) ki, bu topluluk, sizi bir arada tutsun, dağınıklıktan korusun.

Böyle bir topluluk (müçtehitler topluluğu) var mı; varsa, niye etkin değil; yoksa, niye oluşturulamıyor; niye, din söz konusu olunca, her kafadan bir ses çıkıyor?!.

Çünkü, böyle bir topluluk (müçtehitler topluluğu), ilâhî hükümleri esas alır; böyle bir topluluğu ülkeleri (= dünyayı) yönetenler istemiyor. Onlar istiyor ki, din de sulansın ve insanlar dini, bir umut olarak görmeyi bıraksın. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM