ALLAH, AKIL ve ÂKIBET

Allah, akılla (insanla, insan aklıyla) vahiy göndererek irtibat kurar; öyleyse, buradaki Allah’ı, Vahiy diye de okuyabiliriz. Kelâmi Vahiy, Kur'ân; kevnî vahiy kâinattır; insan da kevnî vahyin içindedir. Kelâmi Vahiy, insana inmiştir. İnsan bu Vahyi, aklı ile anlar.

İnsan, bu Vahyi aklı ile anlarken :

Aklını (= kendini) merkeze koyabilir.

Allah’ı (= Vahyi) merkeze koyabilir.

Doğru anlama, akıldan Vahye doğru, Vahyin gösterdiği istikâmette (yönde) yürümedir. Akıl, Vahye (= Allah’a) doğru yürümezse, ya sürekli yön değiştirir ya da yerinde sayar. İnsan, akıl yürütürken, Allah’ın (= rızasının) sonsuz bir hedef (= bitmez tükenmez bir kaynak) olduğunu aklından çıkarılmamalı. Bu unutulursa, akıl donar, enerjisini kaybeder.  (Entropi) Akla, doğru hareket imkânı (= yön/kıble) veren, Allah’tır. = Akıl, böyle çalışmazsa, yönünü ve yolunu kaybeder, şeytanlaşır.

Modernistler, aklı “BAĞIMSIZ, ÖZERK, yönsüz, rotasız, kıblesiz” ele alarak işe başlarlar; bu, onların Kur'ân okumalarına da yansır. Çünkü onların aklı, batı aklından etkilenmiştir, batı aklıdır. Batı aklı, Tanrı’dan kopuk akıldır. Oysa, aklı da yaratan Tanrı’dır; onun ne şekilde doğru kullanılacağını sadece O bilir.

Akıl, kendi hakkında düşünür ama kendine rehberlik edemez; kendini kuşatamaz.

Kendini bilen ve tüm varlığı (= âlemi, arşı) kuşatan, sadece Allah’tır.

Aklın doğru yürüyüşü, Allah’a doğrudur; yanlış yürüyüşü ise, yalpalıdır. Yalpalı yürüyüş, aklın Rabbini aramaması, dolayısıyla da bulamamasıdır. Rabbini bulamayan, dolayısıyla da Rabbinin emir ve yasaklarına (= Vahye) göre yaşayamamış olan akıl (= insan), ziyandadır.

Bulanla bulamayanın, Rabbin emir ve yasaklarına (= Vahye) göre yaşayanla yaşamayanın âkıbeti aynı olur mu?!.

“Vel âqıbet-ü lil Mutteqîn.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM