VESVESE

Önce kelimenin ses (fonetik) yapısına kulak verin. Sııss... yılan tıslaması gibi bir ses duydunuz, değil mi?!. İsrâiliyyata göre! cennette Âdem ve Havva’yı bu ses (yılan?!) kandırmıştı. 

Vesvese, şeytanî = kötü bir sestir; sadece sestir; kişilerin içinden çıkar. Bu ses, bizden bize ve başkalarına seslenirse, iç ses; başka kişilerden bize seslenilirse, dış ses olarak algılanır.

Şeytan, içimizdedir; dışarda, bizlerin dışında şeytan yoktur. İnsanlar kötü olurlarsa, birbirlerine şeytan olur, şeytanlık yaparak vesvese verirler. Herkesin içine “potansiyel olarak”! taqvâ ve fücur yüklenmiştir. (91/8)

Şeytanın gücü yoktur, sadece seslenir. (= vesvese verir, va’d eder, söz verir ama sözünü tutmaz.); bunu kendi(miz) de biliriz, itiraf eder(iz). Bknz. 14/22.

Pekiî, bir sesin vesvese (= kötü = fücur bir ses) olduğunu nasıl bilir/anlarız?!.

Taqvâ tarafımızı uyandırarak.

Taqvâ, Allah’tan ve akl-ı selîm’den (= sağduyudan) takviye, destek (güç) almaktır. Râgıb El-İsfehâni’ye göre selîm akıl, insanın içindeki elçi/rasül/peygamber; Nebîler/Rasüller, dış Peygamberdirler. Bir sesin (= seslenenin, kendi iç sesimiz veya bir başkasının sesinin) vesvese (= kötü = fücur bir ses) olup-olmadığını aklımıza (= temiz fıtrat ve vicdanımız) ve Kitâb’ımıza (= Kur'ân’a) sorarak anlayabiliriz. Bunun için aklı çalıştırmak, uyanık kılmak/tutmak ve Kur'ân ile meşgul olmak şarttır. Aklını (zamanını) boş işlerle (kendi hevâ ve hevesi ve başkalarının vesveseleri/hevâ ve hevesleri ile) sürekli meşgul edenler, şeytanın (= nefsinin ve kendi nefsi gibi nefislerin) yoldaşı (arkadaşı, dostu) olurlar; ve bunlar, kendilerini doğru yolda sanırlar. (= doxa/doksa). Bknz. 43/36-37. Sanırlar, bize göre; âyet, onlara göre bunun bir hesap işi olduğunu söyler, yehsebûne (hesap) kelimesini kullanır. Sürekli vesveseler/hevâ ve hevesler ile meşgul olanların hesabı, işte böyle şaşar = yanlış hesap yaparlar ama doğru diye inat derler.

Bunu (= bu hesabın yanlışlığını) ne zaman anlayacaklar?!.

Cevap, İbrâhim, 22’de. 

Vesvese, Kitâb’ta beş (5) yerde geçer. A’raf, 20. Tâ-Hâ, 120. Kaf, 16. Nâs, 5. (İki kez). Fısıldamak, fısıldayarak seslenmek, demek.

Ortalıkta o kadar çoook şeytan var ki, artık bu fısıltılar ayyuka çıktı, nerdeyse bütün sesler şeytanîleşti, her yer şeytanlarla doldu. Evde televizyonlar, cepte telefonlar, neredeyse tüm organizasyonlar (= düğünler, partiler, dernekler, devletler, vakıflar, okullar, ...) bilgi yerine vesvese veriyor. Uyanık olmak ve çook sık Eûzü-Besmele çekmek, Eûzü-Besmele’yi “takıntı”!!! hâline getirmek gerekiyor; başka türlü, şeytanlarla başa çıkmak çoook zor. 

“Âhir zamanda Müslümanca yaşamak, avuçta kor (ateş) taşımak gibi zor olacak.” (Tirmîzî : Fiten, 73. Ebû Dâvud : Melâhim, 17. İbn-i Mâce, Fiten, 21.)

İmanda hassasiyet sahibi olmayanlar, vesveselere (= şeytanlara, şeytanî ve tâğûtî güçlere) çabuk kanarlar, kanıyorlar; üstelik, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanıyorlar.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET