GÖRÜŞ

Görüş, görme sonucunda oluşur. Her görme (görüş) aynı değildir. Bu kısa notta, Hûd, 27. âyete değinilecek. Bu âyette, reâ fiili dört kez kullanılır. (3 nerâ, mâ ile olumsuz şekilde; 1 de re’ya şeklinde; mânerâ, biz görmüyoruz; ancak [Sana uyan] re’ya’yı = sığ/dar görüşlü insanları görüyoruz.) Sığ/dar görüşlü insanlar kimler?!. Nuh (a.s.)’a inananlar. Kavminin (memleketin) inkarcı ileri gelenleri (= meleleri) diyorlar ki Nuh (a.s.)’a : “biz, Seni bizim gibi bir adam (= beşer) olarak görüyoruz (= olağanüstü bir adam olarak görmüyoruz); Sana uyanları (tâbî olanları) da düşünmeden Sana inanan, sığ düşünen, dar görüşlü, aşağı tabakadan (sınıftan) adamlar olarak görüyoruz (= onlarda da olağanüstü bir üstünlük görmüyoruz); Sizin bizden üstün (faziletli) olduğunuzu da görmüyoruz. Bu üstünlüğü nereden alıyorsunuz?!. Siz de bizim gibisiniz, üstelik daha da aşağı!), bize göre (= nazunnuküm) Siz, yalancısınız.” (11/27)

Bu kavmin gördüğü de bir görüş, ama sathî/yüzeysel, dış/sal bir görüş; onlar, sadece kafa gözlerinin (ayn) gördüğünü görüyorlar; düşünmüyorlar (= nazar etmiyorlar); basiretleri bağlı (= kalp gözleri kapalı); gördüklerine şâhit olamıyorlar; dolayısıyla da Nuh (a.s.)’la yakınlık (ünsiyet = énese) kuramıyorlar.

Görüşlerde, sadece kafa gözünün gördükleri ile yetinilirse; onlar akla ve kalbe taşınıp da oralardan onay alınmazsa, kabul, yakınlık ve kesinlik olmaz/oluşmaz; sığ/dar kalır/lar; buna fikir/düşünce/nazar değil de doxa/sanı (= zan) denir; zanla da (rastgele görülen) rüyalarla da amel edilmez.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM