FIRKALARA AYRILMA

Dinde bölünme, hizipleşme, şûbelere, gruplara ayrılma. = “ferregû dînehüm ve kànû şiyeaâ.” (30/32)

Bu nasıl oldu?, diye çok düşündüm. Bu gözle, İslâm Tarihini okudum. İşin siyasî ayağının başat rol oynadığına, dînî eserlerin de (kitapların da) bu zeminden beslenerek yazıldığına kanaat getirdim; bizde oluşan (şekillenen) dînî bilgi/din bilgisi de bu zemine dayanıyor.

Bakın! en temel ilmihâl kitaplarına ve bütün din kitaplarındaki sınıflamalara/tasniflere.

Dînî bilgideki bölünme, dinde de (din algısında da) bölünmelere yol açıyor.

Bilgide sınıflama (= tasnif/bölme, ayrıştırma) olmadan, tüm bilgiyi anlamak elbette zordur; ama o bilgi, bölünmüş bir şekilde kalır, bütünlenemezse, kişinin kendi içinde ve dışında (= toplumda), tefrika (= hizipleşme, fırkalara ayrılma) kaçınılmaz olur.

En temel (= basit) ilmihâl kitaplarımız, dini : iman, ibâdet, ahlâk ve muamelât olarak dörde böler; hoş, son yıllarda muamelâtı da dinden uzaklaştırdık ya!. Gazalî’nin dev eseri ‘İhyâ-u Ulûm-ud Dîn’ kitabındaki sınıflamaya bakın, ...

Teorik (dînî) bilgideki kopukluk (= bölünme/parçalanma), pratik hayatımıza da yansıyor. 

Âcilen dînî bilgiyi tevhid etmemiz = bu bilgiler arasındaki ilişkiyi/bağı sağlam bir şekilde kurmamız gerekiyor. Yâni, imanı ibâdetten; ibâdeti ahlâktan; ahlâkı muâmelattan (= hayattan) ayırmamamız lâzım geliyoooor!. Bu, öncelikle zihinlerimizde başlamalı; sonra da hayatımıza taşınmalı.

Farklı düşünme (içtihat) ile farklılaşmayı (= fırkalaşmayı) karıştırmayalım. Düşüncelerimizi, İslâm’ın o bütünsel = tevhîdî yapısına göre şekillendirelim. Elbette farklı şartlar ve imkânlar, bizim farklı düşünmemize yol açabilir ama bunlar bizi o büyük İslâm dairesinin içinde tutmalı; ayrışmaya (= hizipleşmeye) yol vermemeli.

Müslümanları bir arada ve bir bütün hâlinde tutan yegâne GÜÇ : “Lâ ilâhe illâ-l Allah.’tır, ana çekim merkezi, kıble orasıdır. Bu merkez zayıflarsa, yeni güç merkezleri oluşur ve herkes, kendi yanındaki/elindeki ile sevinmeye (övünmeye) başlar. Şekil : A.

“Dinlerini parçalara bölen, gruplara/bölüklere ayrılan ve her grubun/hizbin kendi yanındakiyle böbürlendiği/sevindiği/övündüğü kimselerden olmayın!.” (30/32)

Bu durumun çağdaş versiyonu, sanki “cemaatleşme” gibi duruyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET