GIYÂBEN & VİCÂHEN

Gıyâben & Vicâhen = Görmeden & Görerek. “Onu gıyâben tanıyorum.” demek, onu hiç görmedim ama nasıl biri olduğunu biliyorum, demektir. “Onu vicâhen (de) tanıyorum.”, demek, onunla yüz yüze (de) görüştüm, demektir. (Vech : Yüz, demek.)

...

Bizler, ne Rabbimizi, ne de Efendimizi vicâhen görmedik, tanımıyoruz.

...

Hadid, 25. âyette, “...ve li yealeme-lAllahu men yensuruhû ve rusuleHû bi-l gayb...” denir ve bu ibare/ifâde, genelde, “gayba inanarak, Allah’a ve O’nun Rasullerine (Rasûlüne değil) yardım edenler.”, şeklinde çevrilir. Bence, bu  ibare/ifâde : ‘Allah’a ve O’nun Rasullerine gıyâben yardım ederler.’, şeklinde de çevrilebilmeli; çünkü bağlam, iman esasları ile ilgili değil; bilgi, hikmet, hak-hukuk-adâlet, güç (demir) ve bunların kullanımı (= yardım) ile ilgili. Bu şekilde bir çeviri, daha kapsamlı ve daha evrensel. Allah’ı zaten kimse “göremiyor”, Efendimizi de vicâhen (= yüz yüze) görenlerin sayısı ümmeti ile kıyaslanınca çoook az...

Bizler, Allah’ı ve O’nun Rasullerini vicâhen tanımıyoruz ama gıyâben tanıyabiliriz, tanıyoruz. 

Sakın, “ben O/Onları gıyâben de tanımıyorum.”!, demeyin. Böyle diyorsanız, Müslüman olduğunuzu (da) iddia etmeyin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET